banner388
banner390

Akıl düşünür, kalp sever; muhabbet eder. Gülen ve ağlayan akıl değil kalptir. Akıl bakar, gören ise kalptir. Akıl dokunur, hisseden kalptir.

Akıl tartar ve tartışır, kalp teslim olur. Acıyan, yaralanan, heyecan duyan kalptir, akıl değil.

Aklına gönlünü sırdaş etmeyen yoldan çıkar.

Bundan dolayı ilim ve irfanın yani akıl ve kalbin birlikteliği önemlidir. Çünkü irfan bir ruh ise ilim bir bedendir.

Bu sebeple irfana götürmeyen bir ilim sığ ve ruhsuz kalır. Aynı şekilde ilme dayanmayan bir irfan da köksüz ve zayıf olur.

Dil, kalbin anahtarıdır der arifler. Sırlar, fütuhat, füyuzat, kapısı dil anahtarıyla kilitli kalbin içinde medfun ve mahfuzdur. Kalbin tasdik etmediği her söz boşa gitmiştir. Bu, riyanın da en büyük belirtisidir.

Dünyada yeteri kadar kötülük var, eksik olan muhabbettir, onu tamamlamalıyız. Merhamete ihtiyacımız var çünkü insanoğlu yeryüzünü zulümle doldurdu. Hâlbuki kâinat muhabbet üzerine kuruludur. Bunun için bir kalbimiz olduğunu daima hatırlamalıyız.

Meselenin özeti şudur: İman etmedikçe cennet yok, sevmedikçe de iman yok. Bunu herhangi biri değil, Efendimiz -ve kâinatın efendisi- söylüyor. Yani cennetin vizesi imansa, imanın anahtarı da muhabbettir.

Muhabbet de kalbin en temel görevi ve meselesidir.

Dil, kalbin anahtarıdır der arifler. Şunu da ekleyelim: Sır da, kalbin emanetidir.

Dil bunu ifşa ettiğinde aynı zamanda kalbe de ihanet etmiş olur.

Dünyada yeteri kadar kötülük var, eksik olan muhabbettir,

onu tamamlamalıyız. Merhamete ihtiyacımız var çünkü insanoğlu yeryüzünü zulümle doldurdu. Hâlbuki kâinat muhabbet üzerine kuruludur.

Bunun için bir kalbimiz olduğunu daima hatırlamalıyız.

Meselenin özeti şudur: İman etmedikçe cennet yok, sevmedikçe de iman yok. Bunu herhangi biri değil, Efendimiz -ve kâinatın efendisi- söylüyor. Yani cennetin vizesi imansa, imanın anahtarı da muhabbettir.

Muhabbet de kalbin en temel görevi ve meselesidir.

Unutmamalı: Mümin, diğer bütün tariflerinin yanında ve belki de üstünde, yüreğinde merhamet ve muhabbet taşıyan kimsedir.

Allah'ın (c.c) yarattıklarına merhamet beslemeyen, muhabbet duymayan kimse, büyük davalardan söz etse de meselenin hakikatini ıskalamış demektir.

Kula merhamet etmeyene Yaratıcı da merhamet etmez.

Aynı şeyi muhabbete şöyle uyarlayabiliriz: Yaratılanı sevmeyen Yaratıcı'yı da sevemez. Öylelerini yüce Yaratıcı da sevmez.

Bunun için de kalp lazım. Hem "malın ve evlatların fayda vermediği" o zor günde, insanın kurtaracak olan "teslim olmuş kalp"ten başkası da değildir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.