Hayat bize bahşedilen en büyük nimet, en değerli emanet ve şerefle bitirilmesi gereken en büyük değerdir.
Hayatımız su gibi akıp gidiyor. Annemizden doğduğumuz andan itibaren hızla dünya hayatımızın sonu olan ölüme koşuyoruz.
Her gün bize 24 altın hediye edilir ve bu hediyelerin toplamı ömrümüzü oluşturur.
Her gün hayat inşaatımıza konmuş bir tuğladır.
Çocukluk, yaşlılık gibi enerjinin yetmediği dönemler çıkarılırsa, güçlü ve sağlıklı yaşam çok daha kısa bir zaman aralığıdır. İnsanın, ölümü tatmayan canlının olmadığını da dikkate alırsak, o çok kısa ömre çok şey sığdırma eğilimini de anlayışla karşılamamız gerekir.
Dolayısıyla bu değerimizi doğru anlamalı, anlamlandırmalı ve ona vermemiz gereken gerçek değerinin ve sorumluluğumuzun farkında olmalıyız. Her birimiz hayatın acemileriyiz, pek çok acemi insanlık hallerimiz var, hayatın provası yok.
Hayat, kemale erme yolculuğudur, serüvenidir.
Hepimizin daha iyi bir versiyonumuzu geliştirmemiz için bir süreçtir. “İki gününü eşit olan ziyandadır” anlayışına sahibiz.Yol yorgunluğuna düşmeden bu süreci tamamlamak görevimiz.
Hepimiz yolcuyuz…
Hayat doğum ile ölüm arasındaki sokağın ismidir. Hepimiz doğduğumuz andan itibaren bu hayat yolunda, insanlık macerasında, imtihan yurdunda, büyük buluşmaya, ebedi hayata yol alan yolcularız.
Hayata nereden bakıyoruz? Cama bakan camdaki kiri gördüğü gibi hayata hep cama bakar gibi bakıp olumsuzlukları mı görüyoruz?
Toptancılık yapıp hayatın tamamını kötü mü görüyoruz acaba? Hiç mutlu olacağımız, kıymetini bileceğimiz, şükredeceğimiz bir şey yok mu bizim hayatımızda?
Nereye gidiyoruz? Gideceğimiz yere yol hazırlığı olarak neler yapmalıyız?
Dünyada olduğumuz halde dünyaya teslim olmadan nasıl yaşayabiliriz?
Hayata 360 derece bütünleşik bakmak ne güzeldir. Çünkü hayatı peynir dilimler gibi parçalara ayırmak mümkün değildir...
Bazılarıda hayat, bir fincan kahve gibidir derler.
Bazen acı, bazen tatlı olur. Önemli olan kahvenin tadı değil, onu kiminle birlikte içtiğinizdir derler
Başkaları da deniz gibidir hayat der, bazen dalgalanır, bazen durulur. Kimi durmadan yüzer, kimi yorulur, kimilerini uzaklara götürür, kimilerini bir yerde bırakır, kimileri kara vurur…
Kimileri menzile ulaşır, kimileri yolda, takılır kalır… hayatt, diğer bakışla da çatlak bardaktaki suya benzer İçsen de tükenir, içmesen de. Bu yüzden hayattan tat almaya bakmalıyız
Dünyayı anlama ve yorumlama şeklimiz hayatımızın inşa şeklini belirler Hayatın anlamı; anlamlı yaşamaktır. Hayatın ulvi bir gayesi olmalıdır
Değerlerimizle yaşayalım, değerlerimizi yaşatalım. Hayatımızda sevgiye, muhabbete, ilgiye, ilgilenmeye daha çok yer verelim.
Kalp kırmadan, gönül incitmeden, fani dünyadan hoş bir seda bırakarak Hakka yürümek ne kadar gerekli ve ne kadar mutluluk vericidir.
Tüm dünya varlığı bir damla gözyaşına değmez.
Gönül kırmak Allah’ı gücendirir. Yoktur onu yapacak usta. Mazlumu inciten Hakk’ı incitmiş olur.
Dünyada yürekleri sızlatmadan, gönülleri mahzun etmeden yol alalım, yürüyelim. Hayatımızı yeniden, yeni değerler üzerine inşa edelim.
İki kapılı bir handa gidiyorken gündüz gece bir iz de biz bırakalım arkamızda…