Samsun Aydınlar Ocağı tarafından organize edilmiş olan konferansa MHP İl Başkanı Taner Tekin, Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Samsun Aydınlar Ocağı Başkanı Doç. Dr. Taner Tunç ve çok sayıda katılımcı yer alırken, konferansta değinilen konular dikkat çekti.
Konferansta konuşan Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, “Türkiye’de terörün ve ülkenin güvenliğine ilişkin örgütlerin verdiği zararı maddi olarak hesaplamak olanak dışıdır, Güneydoğu Bölgesi’nde ve diğer kesimlerde gerçekleştirilen askeri harcamalar, güvenlik amaçlı yapılan harcamalar, yitirdiğimiz vatandaşlarımız, canlarımız, henüz sürmekte olan problemlerimiz, işin ekonomik düzeyi, politik istikrarımız, dış güçlere karşı olan tutumumuz bunları sayılarla hesaplamanın mümkünatı yok. Bu vatan sahip olduğu olağanüstü enerjisini yitiriyor, ekonomisini yitiriyor, politik iktidarını yitiriyor. Dış ilişkilerinde sahip olduğu itibarını, birçok şeyi bu olaylar sebebiyle yitiriyor. Aslında biz hakikaten bu terör olayına maruz kalmamış olsak bu vatan şu anki durumundan belki birkaç katı daha ileride yer alırdı. Avrupa ülkelerinden geride olmamıza sebep olan en büyük etken de bu sıkıntılardır. Hükümet, dersanelere ilişkin bir tutum sergilediği dönemde cemaate ilişkin faal bir tutum sergilediğinde 17 Aralık operasyonunu gerçekleştirdiler. Devlet geçmişte pasif önlemlere başvuruyordu. Yapılan en aktif eylemde olsa olsa bir görevliyi görevden uzaklaştırıyordu. 17 Aralık’ta yaşanan olay, kanıtlarla beraber bizim görebileceğimiz Mart 2014 tarihinde başlatılacak bir tahkikattı. Yapılacak olan seçim dönemine çok az sürenin kalmış olması ve parlamentonun tatile girdiği bir dönemde 3 operasyon beraber devreye sokulacaktı. İlki 17 Aralık yolsuzluk operasyonu, sonraki 25 Aralık’ta daha geniş çapta karar kılınıp fakat yürürlüğe konamayan yolsuzluk operasyonu ve sonuncusu ise devletin sahip olduğu tüm üst seviye bürokratlarının İran’a casusluk yaptığı yönünde suçlamalarda bulunup operasyon başlatacaklardı. Bu saydığım üç operasyonu da eş zamanlı gerçekleştireceklerdi. Ama cemaatin devleti kontrol etme uğruna gerçekleştirdiği bazı hareketlerle sahip olduğu verilere göre oradaki kendilerine ait emniyet müdürlerinin atanacağını sandılar. Öyle bir paniğe kapıldılar ki, hiç vakit kaybetmeden operasyonu başlatmazlarsa bir daha gerçekleştiremeyeceklerini sandılar ve 2014 senesinin Mart’ında aktif hale getirecekleri operasyonun olması gerektiği gibi gelişmesini beklemeden Aralık’ta başlattılar. Eş zamanlı başlatamadılar. İlk operasyonu başlattıklarında amaçlarının farkına varıldı ve hükümet önlem alarak diğer operasyonları engellemiş oldu. Aksi takdirde o operasyonların hepsini birden aynı anda başlatsalardı, eş zamanlı harekete geçselerdi bence hükümet katiyen düşerdi. Başbakanın yakın çevresi de içeri atılacaktı. Ülkemizin en çok ihalelere katılım sağlamış 10 firmasının bütün hesaplarını ele geçireceklerdi. Böyle bir durumu hükümet kesinlikle kaldıramazdı. Başta MİT Müsteşarı olmak üzere 200 kadar genel müdür ve bürokratları ‘İran’a casusluk yapıyorlar’ diye hapse atacaklardı. Bu hususta tüm belgeleri kağıda dökmüşler. Bu şekilde bir operasyonla hükümet düşerdi. Fakat hükümet önlemini aldı. Mahkeme tarafından karar alınmasına karşın yapılması gereken için harekete geçilemedi. Bu yüzden başarısız oldular. Sonraki operasyonlarla birlikte emniyette ve yargıda bulunan cemaatçiler büyük ölçüde ayıklandı” ifadelerini kullandı.
03 Aralık 2016 Cumartesi 22:41
Son Güncelleme: 06.12.2016 11:22