Samsun Haber - Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkana Kemal Kılıçdaroğlu Samsun’da bir otelde düzenlenen şehit aileleri, gaziler, muhtarlar ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin yer aldığı toplantı programına katıldı.
Burada konuşma yapan Kılıçdaroğlu, bir partinin genel başkanı olarak değil, ülkesini seven, bayrağını, milletini seven bir vatandaş olarak konuşacağını söyleyerek “Çünkü Nisan’ın 16’sında sandığa gittiğimizde bir seçim yapmıyoruz, bir siyasi partiyi seçmiyoruz oy vermiyoruz. Ülkemizi milletimizi torunlarımızı geleceğimizi ilgilendiren bir anayasa değişikliğine evet mi diyeceğiz hayır mı diyeceğiz. Bu bir referandum yapacağız. Bu gün Nevruz Bayramı baharın uyanışı. Ağaçların çiçeğe durduğu tarih gün bahar hepimizin kanını kaynatır. Doğanın tabiatın uyanışını görürüz, yaprakların dağların yeşillendiğini görününüz, o yeşilliğe baktığımız da bir erik ağacı varsa ona bir gönül ferahlığı içinde bakarız. Girişi böyle yapmasının nedeni şu bizim ülkemiz dünyanın en güzel ülkesi. En güzel ülke bizim ülkemiz, bu güzel ülkede niye birbirimize farklı bakıyoruz. Niye kutuplaşıyoruz, niye kavga ediyoruz. Siyasetin görevi halka hizmet etmekse halka hizmette yarışalım biz niye kavgada yarışıyoruz. Hangi gerekçe ile neredeyse komşumuzun kimliğini soruyoruz. İnancını yaşam tarzını sorguluyoruz. O da insan bizde insanız hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Ortak paydamız ne bayrağımız seviyor muyuz baş tacı. Ülkemiz ortak paydamız seviyor muyuz elbette baş tacımız. Şehitlerimiz boşuna mı hayatlarını veriyorlar toprak için vatan için bayrak için. Tabiata ormana bakın her türden ağaç vardır canlı vardır. Ama tabiatın bir uyumu vardır. İnsanoğlu bozmazsa tabiatın kendi içinde bir uyumu bir dengesi vardır. Bizim toplumumuzda, demokratik toplumlarda uyumu sağlayan temel kanunun adına Anayasa diyoruz. Bir toplumda uyumu sağlar. Neden çünkü anayasalar toplumsal ulaşma belgeleridir” diyerek sözlerine şöyle devam etti: “Devlet yönetiminde istişare vardır, danışma. Devlet yönetiminde sağduyu vardır. Devleti yönetenler dillerine hakim olmak zorundadır. Diline hakim olamayan devleti iyi yönetemez. Devleti yönetecek kişilerin bilgili olması, birikimli, sabırlı, sağduyulu olması lazım. Vatandaşları arasında ayrımcılık yapmaması lazım. Her vatandaşını kucaklaması lazım.” dedi.
"Neden tek adama yetki verilmiyor, çünkü akıl denen bir şey var"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 7 düvelin Çanakkale’yi geçmek istediğini söyleyerek “Çanakkale’nin her karış toprağında şehitlerimiz var. 7 düvel Çanakkale’yi geçemedi. Çanakkale geçilmez dedik. İzin verilmedi bu ülke korundu. 14-15 yaşında çocuklarımız orada şehit düştü. Geçiyorum 3 yıl sonrasına. Çanakkale geçilmez güzel 3 yıl sonra bir kişi kalktı bir imza attı. Çanakkale boğazını bizim o savaştığımız bütün o savaş gemileri ve devletler geldiler ve Marmara’da demirlediler 16 Mayıs 1919 ve Atatürk Samsun’a geldi. 1 kişiye verilen yetki Çanakkale’nin geçilmesine yol açtı. Bir kişinin attığı bir imza düşman gemilerinin gelip Marmara’da demirlemesine yol açtı. Atatürk Samsun’dan Amasya’ya geçerken Amasya tamimi yayınlandı. Sonra Erzurum ve Sivas kongreleri hiç birisinde tek adam yoktur. Neden tek adama yetki verilmiyor, çünkü akıl denen bir şey var. Akıl akıldan üstündür. Bir kişi yanılabilir hata yapabilir. Benim görmediğimi herhangi bir vatandaşım görebilir. Şimdi biz bir anayasa değişikliği yapıyoruz. Bir kişiyi olağan üstü yetkilerle donatıyoruz bu değişiklikle.”diye konuştu.
"Yetki verdiğiniz başkan hiçbir yerde hesap vermeyecek"
Vatandaşlardan oturup tartışmalarını sandığa öyle gitmelerini isteyen Kılıçdaroğlu, “Bu kadar yetkiyi bir kişiye vermek doğru mudur bunu oturup konuşmanız lazım. Şunu düşünün bu kadar yetki verdiğiniz başkan hiçbir yerde hesap vermeyecek. Bu tamamen bir rejimle ilgilidir. Rejim değişikliği tek adam mı olsun demokratik sistem mi olsun budur. Bir daire alırken ne yaparız. En azından eşimize sorarız hanımla beraber gideriz bakarız bu daireyi beğeniyor muyuz beğenmiyor muyuz diye. Evde bir karar alırken otururuz konuşuruz çocuklar büyükse onların da görüşünü alırız. Bunlar yok arkadaşlar. Bir ailede olan danışma bir devletin yönetiminde yoksa orada devlet yoktur” diyerek sözlerine şöyle devam etti: “Rejimi değiştirelim mi değiştirmeyelim mi bu da tartışılabilir. Bana sorarsanız bu günkü rejimde hatalar var mı eksiklikler var mı var tabi. Söyleyeyim bir siyasi ahlak kanununa ihtiyacımız var. İhale takipçisinin mecliste ne işi var. Yolsuzluk yapanın mecliste ne işi var. Siyasi ahlak kanunu çıkmak zorundadır. Sayın Davutoğlu çıkaracaktı görüş birliğine vardık ama ömrü yetmedi. Sen misin siyasi ahlak kanunu çıkaran kapının önüne koydu. 2 yüzde 10 seçim barajı doğru değil. Niye yüzde 10 seçim barajı. Bir parti yüzde 9, 99 oy alsa dahi bir milletvekili meclise gelmiyor. Niye gelmiyor? Biz ne diyoruz yüzde bir oy alan partinin genel başkanı meclisi gelsin. O da çıksın kürsüden konuşsun milletin kürsüsü değil mi? 1 milyon oy almış meclise bir milletvekili sokamıyor olmaz yanlıştır. Hem milli irade, diyeceksin hem de önüne duvar öreceksin.”
"Biz ülkemizi sokakta bulmadık"
Yüzde 10 seçim barajını Kenan Evren ve arkadaşlarının getirdiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Onlar kimdi darbeciydi. Şimdi darbe kanunları savunmak ne demektir. Darbeciliği savunmak demek değil midir? Biz karşı çıkıyoruz çünkü biz darbe istemiyoruz. Bu ülkede bu millet kendi kaderini tayin etmelidir. Türkiye öyle çok rahat kurulan bir ülke değildir. Biz ülkemizi sokakta bulmadık. Hepimizin oturup yeniden düşünmesi lazım. Bu günkü sistem içinde en temiz en güzel seçim en demokratik seçim, muhtar seçimleridir. Muhtar çıkar mahalleye veya köye derki ‘Ben adayım’ vatandaşlar gelirler muhtarını seçerler. Milletvekili seçimlerini millet mi yapıyor hayır arkadaşlar. O da bir darbe yasası ile geldi. Sizin önünüze siyasi partiler liste koyuyorlar. Bunlara oy vereceksiniz diye. Siz milletvekilini seçmiyorsunuz. Siz listeyi seçiyorsunuz. Biz ne diyoruz milletin vekilini de millet seçmelidir. Ama listeyi önüne koyduğunuz zaman milletvekilini millet seçmemiş oluyor. Sadece listeye oy vermiş oluyor. Bu doğru değil. Buna benzer pek çok düzenleme yapılabilir bu sistem içinde. Demokratik parlamenter sistemimizi güçlendirebiliriz. Aksaklıkları giderebiliriz bunların hepsi olabilir. Bizim itirazımız yok. İki yasama dönemi öncesinde Anayasa değişikliği için 4 parti masaya oturdu. 60 maddede uzlaştık arkadaşlar. Demek ki 4 parti bir araya gelip anayasa değişikliğinde uzlaşabiliyorlar. Hayır çıkarsa ne olur. En güçlü mesajı şu olur: Biz demokrasiyi istiyoruz. Demokratik parlamenter sistemi istiyoruz, bu sistemin aksaklıkları var, ey partiler oturun bu sistemin aksaklıklarını giderin. Bu mesaj Türkiye’ye verilecek en güçlü mesajdır. Oturacağız aksaklıkların tamamının giderilmesini isteyeceğiz. Bunu savunacağız” dedi.
"Gelin diyorum beni mahçup edin o zaman"
Kılıçdaroğlu sözlerine şöyle devam etti: “Anlattıklarımı bazı çevreler tarafından ‘Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor diye’ diye söyleniyor. Bende kendilerine şunu söyledim. Benim doğruları söylemediğimi düşünüyorsanız sizin arzu ettiğiniz televizyon kanalında sizin arzu ettiğiniz gazetecilerle buyrun gelin medeni insanlar gibi oturalım konuşalım. Bende anlatayım sizde anlatın. Biraya gelelim kavga edecek halimiz yok ya. Siz bana dersiniz ki ‘ey Kılıçdaroğlu sen bunu söyledin ama bak bu değişiklikte senin söylediğin gibi olmuyor’ Beni anlatırsınız millete gösterirsiniz bende derim ki çok mahçup oldum. Gerçekten ben burada yanılmışım. Belki hiç propagandaya bile gerek kalmaz. Belki hiç meydanlara bile çıkmaya gerek kalmaz. Bende mahçup olur bir köşeye çekilirim. Gelin diyorum beni mahçup edin o zaman. Ben mi doğruları anlatıyorum siz mi doğruları anlatıyorsunuz. Hiç birisi gelmiyor arkadaşlar. Niye gelmiyor çünkü onlar da biliyorlar ben doğruları söylüyorum.”
"Neden Evet oyu kullanılmalı onu anlatamıyorlar"
Kılıçdaroğlu konuşmasına şöyle devam etti: “Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanı kimdi. Büyük Ortadoğu Projesi uygulanmaya konulduktan sonra Suriye ne oldu parçalandı, Irak ne oldu parçalandı. Nasıl bir yetki veriyoruz başkana biliyor musunuz Samsun, Giresun, Ordu, Trabzon, Rize hepsini birleştiriyorum tek vilayet yapıyorum. Başlarına da bir genel vali atıyorum. Bir kararname ile” Kılıçdaroğlu, genç bir bürokratken İstanbul’da Fikirtepe’de bir okulda gidip 12 Eylül darbe anayasasına ‘Hayır’ oyu kullandığını söyleyerek “Ben bunu yaptım ve çocuklarımıza da övgü ile anlatıyorum ki yüzde 90 küsürle evet oyu çıkmıştı. Ben hayır oyu kullananlardan birisiyim. Çocuklarınıza torunlarınıza, bu ülkede demokrasiyi kaldırmak istediler, tek adam rejimi getirmek istediler. Ben sandığa gittim hayır oyu kullanarak demokrasiyi savundum diye onurlu bir söylemde bulunmak istiyorsanız hayır oyu kullanacaksınız. ‘Evet’in vebali çok ağırdır arkadaşlar. Zaten onlar da neden Evet oyu kullanılmalı onu anlatamıyorlar. Oysa çıkıp vatandaşın önüne zaten bütün televizyonlar emrinizde günün 24 saati kullanıyorsunuz zaten. Vatandaşa neden evet oyu kullanması gerektiğini anlatın. Bakın devletin forsunu kullanıyorlar devletin arabalarını kullanıyorlar, devletin uçaklarını kullanıyorlar devletin televizyonlarını kullanıyorlar, devletin paralarını kullanıyorlar ve biz mağduruz diyorlar. Ya biz? Devletin parasını arabasını kullanmıyoruz. Uçaklarını kullanmıyoruz. Televizyonlar zaten bizi hiç çıkarmıyor. Devlet televizyonları aynen. Yazı yazdım telefon ettik ya arkadaş bizi niye çıkarmıyorsun. Benim vergimle sen TRT’de yayın yapıyorsun bizi niye çıkarmıyorsun. İzin alamıyorlar. Nereden izin alacaksın kardeşim. Sen tarafsız yayın yapacaksın. A’yı çıkarıyorsan B’yi de çıkaracaksın beraber çıkacaklar veya ayrı ayrı çıkacaklar. Şimdi biz mi mağduruz onlar mı mağdur. Ama söyledim ya ben bu milletin ferasetine güveniyorum. Bu milletin vatan, bayrak sevgisine güveniyorum” dedi.
Gökhan İÇKİLLİ
Devleti iyi yönetecek olandaki kriterleri sıralamışsın ey CHP nin lideri bu saydığın kriterlerin hiçbiri sende yok o yüzden de seni oraya oturtanlar başka alternatif aramalı