(Çanakkale şehit ve gazilerimizin aziz ruhlarına.)
Savunma birlikleri komutanı Cevat paşa ve 19.ncu Tümen komutanı Yarbay Mustafa Kemal erken saatlerde birliklerin savunma tertibatını kontrol etmişler ve aralarında düşmanın nerden ve nasıl karaya ayak basacağını kısaca teati etmişlerdir.
Yarbay Mustafa Kemal'e göre, düşman karaya çok çabuk ve güçlü çıkar, yeterince mukavemetle karşılaşmaz ise hedefine çabuk ulaşır. Kilit bahir ve Eceabat çok büyük öneme haizdir eğer buralarda düşmanı tutamazsak savaşın rengi değişir diyerek elindeki birlikleri az bulduğunu Cevat paşa ya bildirmiştir. Cevat Paşa ise kuvvetlerin ihtiyatla ve idareli kullanılması lazım geldiğini ifade eder.
Bu sıralarda Almanya'dan gelen keşif uçağından "deniz ufkunda bir karartı tespit edildiği haberi gelir. Cevat paşa bunun üzerine Yarbay Selahattin Adil bey ile Cemal paşanın da bir uçuş yapmasını emreder. Durumun gerçek olduğu anlaşılınca " Alarm verilir."
18 Gemi ile 3 ayrı saf olarak dizilen birleşik donanma Çanakkale önlerindedir. 18 gemide toplam 506 son model top vardır.
Birinci hat ta, zırhlıların en güçlü ve en modern silahlarla donatılmışları vardı.
Bu zirhlılar, Queen Elizabeht, Aga memnon, Lort Nelson ve İnflexible den oluşmaktaydılar. Bu zırhlılara iki yardımcı gemide yardım edecekti. Bu zirhlıları Amiral De Robeck komuta edecekti.
İkinci hattı Fransız gemilerinden zırhlılar oluşturmuştu. Sırasıyla: Gaulois, Charle manga, Bouvet ve Suffren adlı zırhlılardı. Bunları da yine yardımcı iki gemi ile desteklemiştiler. Bu hattın komutası ise Amiral, Gupratte idi.
Üçüncü hattı oluşturan zırhlılar ise: Majestic, Swiftsure, Ocean, İresistible, Wengeance ve Albion zıhlılarıdır.
Filoda bunların dışında bir uçak gemisi bir istihbarat uçağı ve 7 nakliye gemisi daha vardı.
Türklerin elinde ise sadece modeli geçmiş ve büyük ölçüde güç ile çalışan sadece 73 top vardır.
Saat 11 sıralarında başlayan savaş birleşik devletlerinin yüzen teknik donanımlı zırhlılarının boğaza girişleriyle ve tabyalarımızın üstüne toplarıyla ölüm yağdırmaları ile başlar.
Birleşik devletlerin yüzen kaleleri ölüm yağdırdıkça Birleşik güçler komuta kademesi, Türklerden ses ve seda çıkmamasını hayretler içinde anlamaya çalışıyorlardı. Buna rağmen boğazı geçip İstanbul'a ulaşacaklarından emindiler. Dünyada ki, kara ve deniz savaşlarının asırlarca yenilmez armadası olmuş savaş sanatının yaratıcısı bir milletin suskunluğunun büyük fırtınalara gebe olacağının hesabını yapamamak, birleşik devletlere çok pahalıya mal olmuştur. Türklerin suskunluğu zırhlıların " Atış menziline " girene kadar devam etti.
Akşam saat 06.00 ya kadar süren savaşta Türk topçusu mucizeler yaratmış ve birinci günün bilançosu olarak düşmanın, 3 büyük zırhlısını batırmış, 3 zırhlısını ağır hasara uğratmıştır. Düşman ( Birleşik devletler ordusu ) kuvvetinin üçte birini kaybederek geri çekilmek zorunda kalmıştır.
Nusret mayın gemisinin gizlice boğaz sularına döktüğü mayınların ve Cennet mekan Seyit onbaşının 215 kiloluk top mermisini topun haznesine sürerek nişancı olmamasına rağmen isabetli atışının da bu zaferdeki katkısı asla inkar edilemez. Hamidiye tabyası topçuları, Fransız zırhlısını " Bouveti " ateş altına alarak alabora olmasını sağladıklarında 639 kişiden sadece 25 düşman askeri kurtulmuştur.
Bakınız savaş bittikten sonra Winston Cuhurchill, Çanakkale savaşı için 1920 yılında verdiği demecinde Tarihe atalarımızın altın harflerle yazdırdığı bu zafer için ne diyor:
"Sanmayınız ki, Batı cephesinde verdiğimiz milyonlarca askerimizin ölüm sebebi Almanların tank ve toplarıdır; Bizim askerlerimizin ölüm sebebi, Çanakkale'nin akıntılı sularında rakkase gibi dans eden 11 adet Türk mayınlarıdır."
Bu büyük donanmasın üçte birini kaybederek geri çekilmesini birde, Çanakkale Müttefik Orduları Başkomutanı General Jean Hamilton'dan dinleyelim: " Dev cüsseli, güçlü ve mağrur gemilerimizden, boğazın her iki yakasına da hışımla saldıran o koca ve teknik filodan meydana gelen kortej, şimdi tabut nakleyesi yapan bir cenaze arabasının arkasından gider gibiydi."
Kesinlikle unutulmamalıdır ki, eğer 18 mart 1915 tarihinde Çanakkale geçilseydi Türkler için savaş o gün biterdi diyen tarihçiler ve savaş uzmanları hiçte haksız sayılmazlar.
Şehitlerimize ve gazilerimize minnettarız ve minnettar olmaya mecburiyetimiz vardır.
Mekanları cennet olsun. Nurlar içinde uyusunlar.
Biz Türklerin dünya ya öğrettiği bir gerçek vardır: " Vatan ve millet için savaşa giden hiçbir Türk oğlu geriye dönmeyi zerre kadar düşünmez."
Şerif Yılmaz
KalemiNe sağlık abim