Yaklaşık iki saat önce sofradan kalktım...
Biraz yorgun düştüm günün sonunda....
Eşim hafif kahvaltı türü bir şeyler hazırlamış...
Yedik Rabbim ne verdiyse...
Sofrada çay olsun da benim olsun...
Mutfaktayız...
Öyle sıcak ki durulmuyor içeride...
Hafif fırça atarak; "Bu ne sıcak balkona geçelim" dedim...
Geçtik...
"Oh rahatlık varmış" diyerek Atakum'u balkondan seyretmeye koyuldum...
Sonra bir sela sesi ile irkildim...
Kendi kendime dedim ki;
"Sen burada iki sıcak gördün bayıldın. Yangın bölgelerinde 40-45 derecelerde 5400 çalışan personel ne yapsın?.."
Her anları ölümle burun buruna bir de...
"Adam mıyım ben?" diyerek verdim kendimi yazıya...
Benim ki günah çıkarmak belki de...
Bugün sosyal medyada bir çok güzelleme okudum...
Yangın bölgelerinde tam bir Çanakkale ruhu yaşanıyor belli ki...
Anadolu insanının şu güzelliğine bakar mısın?
Bizim çocuklar...
Rabbim hiçbirinizin ayağına taş değdirmesin...
Bizler evlerimizde keyif yaparken sizler orada vatan millet mücadelesi veriyorsunuz...
Yediğimiz içtiğimiz haram mı helal mi? bilemem ama...
Siz cennetliksiniz kanımca...
Allah bilir tabiki...
Ben öyle düşünüyorum...
84 milyon bir ve beraberiz demek çok isterdim...
Diyemiyorum iç çekerek...
Diyemiyorum çünkü içimizdeki İrlandalılar o kadar fazla ki...
Ne memleket umurlarında ne de millet...
Varsa yoksa kendileri...
Yaptıkları bir şey de yok!
Ama lafa söze geldimi kraldan fazla kralcılar...
Bugün yazılanları okuyunca "Ne hikayeler çıkacak" dedim yangın bölgelerinden...
Hayatın içinden kitabın tam ortasından yılın dersi dersek yanlış olmaz...
Adamlar cehennemi yaşarken "Nereye gidiyoruz?" diye sormadan edemedim kendi kendime...
Ne ala memleket değil mi?
Biri yer biri bakar kıyameti ahlaksızlar koparır...
Film değişince biz de atasözünu değiştiriverdik cahil aklımızla...
Ne diyorduk?
Çanakkale ruhu...
Tuz ruhlulara yıllar sonra ders niteliğinde bir imtihan daha...
Ustalarımla her muhabbetimde "Bu ülke bunca ihanete ve hainlığe rağmen halen ayaktaysa bunu saf ve temiz Anadolu insanlarına borçludur" derlerdi...
Hiç yanılmamışlar...
Çok değil gezi olaylarına gidin...
Bir ağaç için bir bardak suda fırtına koparanlar ormanlarımız yanarken hani neredeler?
Ne yapsak ne etsek hainlik dikiş tutmuyor...
Bu saatten sonra da tutmayacak...
Gerçeklere göre değil de sana göre bana göre diye diye ayrıştık savrulduk dört bir tarafa...
Bir tarafta memleket sevdalıları...
Diğer tarafta vatan millet düşmanları...
Böyle de sürüp gidecek...
Ta ki sonsuza kadar...
Peki hesap nasıl kesilecek?
Kendimi kurtaramadım ki bu soruya cevap vereyim...
Herkes kendi hesabını kendi verecek elbette...
Adisyonunda ne yazıyorsa o...
Yani sözün bittiği yer...