Samsun haber - Doğma büyüme Samsunlu olan Fatma Taşçı, aynı zamanda da bir öğretmen. Sahip olduğu birçok sorumluluğun yanında Atakum Belediyesi Özgecan Kadın Koordinasyon Merkezinde gönüllü olarak çalışan Fatma Taşçı ile hayata ve çalışmalarına dair çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
• Bir siyasetçinin yanında eşini görmeye pek alışık değiliz toplum olarak, ama siz bunu yaptığınız çalışmalar ve duruşunuzla başardınız. Bu başarının sırrı nedir?
Öncelikle hem bu soru, hem de yorumunuz için teşekkür ederim. Bu kesinlikle planlı bir duruş değildi, kendiliğinden gelişen bir durum oldu. Biz normalde de daima yan yana yürüyen, birbirimizden faydalanan bir aileydik. Aile olarak yani eşlerin karı-koca olarak toplumda yan yana yürümeleri, birbirlerine destek olmaları gerekir. Eğer bu anlamda ben faydalı olamadığımı düşünseydim, negatif bir karşılığını almış olsaydım buna devam etmezdim. Ve belki de bu durum kadınların bize yaklaşmasını daha da kolaylaştırdı ve arttırdı. Bir kadın olarak kadınlarla beraber sosyal faaliyetlerle ilgilenmem insanların çok hoşuna gitti ve karşılıklı bir sinerji oluştu. Bu nedenle de toplumda özellikle siyasetçilerin yanında eşlerinin de bulunması taraftarıyım.
• Bir eş, anne, öğretmen gibi birçok kimliği bir arada barındırıyorsunuz. Bunların yanında da dezavantajlı gruplar için çalışan bir gönüllüsünüz. Tüm bunları aynı anda yürütmek zor olsa gerek. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
İnsan bir şeyi sevdiği zaman asla yorulmaz yani hayattaki tercihlerini de o yönde yaparsa bence hiçbir zaman yorgunluk hissetmez. Bazen yorulursunuz ama aldığınız karşılık sizi ziyadesiyle memnun eder. Özgecan Kadın Koordinasyon Merkezi çalışmalarını yürütürken, burada o kadar farklı şeylerle karşılaşıyorum ki ben de çok şey öğreniyorum. Manevi anlamda o kadar fazla doyumu var ki… Bir insanın elini tutmak, gerçekten o anda ihtiyacı olan bir insanla beraber olmak sizi ziyadesiyle doyuran bir şey. Severek de yaptığınız zaman hiç yorulmuyorsunuz. Hatta bazen daha yok mu, daha fazla olsun yaparım diyorsunuz. Eve gittiğiniz zaman anne oluyorsunuz, eş oluyorsunuz, okula gidiyorsunuz öğrencilerinizin öğretmeni oluyorsunuz. Burada da birçok anne ile beraber onlara yaren oluyorsunuz, kardeş oluyorsunuz. Engelli kardeşlerimiz var mesela, onlar sizi gerçekten hissedip gelip sarılıyorlar ya o zaman ‘Allah’ım çok şükür’ diyorum. Benim için çok kıymetli bir şey. Mesela Down Cafeye gidiyorum. Orada Down Sendromlu bir çocuk sarılıp öpüyor yanağımdan, kolları olmayan bir kızımız var, her gördüğünde gelip, sarılır. Ben hep şükrediyorum. İyi ki buradayım ve iyi ki böyle şeyler yapıyorum diyorum.
• Özgecan Aslan... Merkezinize de adını verdiğiniz gencecik yaşta hunharca katledilen bir kızımız. Her seferinde 'Bu son olsun' desek de maalesef benzer örneklerle sık sık karşılaşmaktayız. Kadına yönelik şiddetin kaynağı sizce nedir, önüne geçebilmek adına neler yapılması gerekir?
Benimde birçok yerde dile getirdiğim bir konudur. Türkiye’de artık Özgecan Aslan adını bir sembol olarak kabul ediyoruz. Bu anlamda gerçekten şer olan bir olayın hayırlara vesile olması anlamında buraya bu ismi verdik. Yanlış nerede? Yanlış eğitimde. İş, olay, annede bitiyor. Burada kadın vurgusunun altını biraz çizmek istiyorum. Çocuğun ilk öğretmeni annesidir. Eğer bir kadın, bir anne gerçekten anne olarak üzerine düşen bütün vazifeleri yerine getirirse gerçekten çocuğunu doğru eğitirse bugün bu olayların hiç birini yaşamayacağız. Ama bugün toplumda çok ciddi anlamda kötüye gidiş var. Bunun sebebi de sanal bağımlılıktan kaynaklanıyor. Tüketim toplumu haline geldik. Bu sadece yeme içme olarak değil, sevgiyi, yaşamı da tüketiyoruz. Mesela annelerimizin birçoğu çalışıyor artık ve eve gittiği zaman sadece kendisine vakit ayırmak istiyor. Çocukların sessiz olmasını istiyorlar. Çocukları sessizleştirmek ve sindirmenin en kolay yolu onları teknolojiye hapsetmek. Evlerinin arka odalarında bilgisayarlarının başlarında, tabletlerinin başlarında ellerinde telefon susturulmuş ve ne öğrendiğini bilmediğimiz çocuklar yetişiyor. Çocuklarda inanılmaz derecede sanal bir bağımlılık, oyun bağımlılığı var. Ve çocuklarımızın oynadığı oyunların %95’i şiddet içeren oyunlar. Çocuk bilgisayarın başında öldürüyor, katlediyor ve bunları da yaptıkça ödül kazanıyor. Yani bir şekilde şiddeti öğreniyor. Sanal ortamda uyguladığı şiddeti gerçek ortamda uygulaması çok da zor değil. Eğer bu konu ile ilgili toplum olarak gerekli önlemleri almazsak bizi ilerde daha çok tehlikeli durumlar bekliyor. Bizi ilerde belki de vahşice işlenmiş cinayetler bekliyor.
Her zaman söylediğim bir şey var. Çocuklarımız o kadar masum dünyaya geliyorlar ki belki de ellerimizde geleceğin katillerini yetiştiriyoruz ama farkında değiliz. Her şeyden önce anne, çocuğunu mutlu etmenin, onu kazanmanın yolunun ona sunduğu imkanlardan değil, sevgi ve eğitimden geçtiğinin farkına varmalıdır. Dövülerek ve şiddet görerek büyümüş çocuğun ilerde harika insanlar olması beklenilmemeli. Öyle bir ortamdan çıkmış bir çocuğun mükemmel bir eş, mükemmel bir baba olmasını beklemek mucize olur.
• Yaklaşık 3 yıldır verdiği hizmetlerle toplumun her kesiminde büyük takdir toplayan Atakum Belediyesi Özgecan Kadın Koordinasyon Merkezinde ne tür çalışmalar yapıyorsunuz biraz da bunlardan bahsedelim…
Özgecan Kadın Koordinasyon Merkezi, kadınların koordine olduğu ama toplumun her kesimine hizmet veren bir merkezdir. Özellikle arkadaşlarımızla beraber aldığımız kararlar dahilinde toplumun her kesimine hizmet etmeye çalışıyoruz. Bunların içerisinde gençler, çocuklar ve engelli vatandaşlarımız da var. Okullarda sanal bağımlılık üzerine eğitimler verdik. Özgeler ve Canlar projesi, rol model bir projeydi. Atakum’da her okuldan sosyal başarısı yüksek çocukları seçerek, onlarla sosyal sorumluluk projeleri yaptık. Ve diğer arkadaşlarıyla beraber rol model olmalarını istedik. Bir şeyi anlatmak başka, onu rol model olarak uygulamalı bir şekilde göstermek başka bir şey. Ramazan ayında erzak paketlediler, engelli kardeşleri için bir şeyler yaptılar, lösemili çocuklar için bileklik yaptılar, yaptıklarını satıp, bağışladılar, yetim kardeşleriyle beraber Çakırlar Korosunda bir boyama etkinliği yaptık. Onlara mikrofon uzatıp, projelerini dinledik ve konuşmalarını sağladık. Çok güzel ve keyifli çalışmalar yaptık. Bu projemizi devam ettireceğiz.
Dezavantajlı gruplar deyince herkesin aklına engelli çocuklar geliyor. Malesef günümüzde birçok çocuk ve genç de bu dezavantajlı gruplar içerisine alıyor. Ailesi tarafından ilgilenilmeyen ve teknolojiye hapsedilmiş çocuklarda bana göre dezavantajlı çocuklardır. Ve bu dezavantajlı gruplar içerisinde yer alan birçok insana ulaşmaya çalışıyoruz. Engelliler içerisinde de birçok grup var. Otizmli, Down Sendromlu, bedensel engelli çocuklarla ve onların aileleriyle beraber ilgileniyoruz. Onlarla faaliyet yapıyoruz. Peyami Safa’nın çok sevdiğim bir sözü var: ‘Hastalıklar ruhun bedene isyanıdır’ Eğer ruh hastaysa beden de hasta olur. Eğer ruh mutluysa, hasta değilse beden hasta olmaz. O insanların moral ve motivasyonlarını yükseltmek bana göre yapacağımız en güzel çalışmadır.
Adıyla bile içimizi ısıtan Her Çocuk Bayramlık İster Projesi, çok güzel bir noktaya ulaştı. Bayramlıklarını alan çocukların yüzündeki o mutluluk paha biçilemez. Hepimiz çocuk olduk. Çocuklar için bayramlık kıyafetin ne kadar önemli ve özel olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Kampanya büyük bir yardım hareketi haline dönüştü.
Kadın sağlığı, aile içi eğitimle ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Bunun yanı sıra kadın istihdamına yönelik olarak birçok çalışmamız var. Kurslarımız, hobi atölyelerimiz, İŞKUR projelerimiz, AB kapsamında projelerimiz var. İş yeri açabilecek belgeleri almalarını sağlıyoruz. Ve bunlar içerisinde açılışlarına gittiğimiz başarı sağlamış o kadar çok kadınımız var ki bu bizim için çok önemli. Onları doğru insanlarla karşılaştırmaya çalışıyoruz. Her sene kurslarımıza, hobi atölyelerimize yenilerini eklemeye çalışıyoruz. Samsun’da olmayan onlara daha farklı getirileri olabilecek kurslar eklemeye çalışıyoruz. Bizdeki kurslar geleneğin geleceğe taşınması. Bundan güncel olarak nasıl fayda sağlanabilir. Mesela sepet örmeciliği kursumuz var. Orada çok güzel çalışmalar yapıyorlar. Bir de yaptıkları ürünleri satabilecekleri sanal bir sitemiz var. AKSEM bünyesinde yapılıyor. Özgecan’ın buradaki rolü şudur. Yapılacak çalışmalar arkadaşlarımızla birlikte burada planlanıyor. AKSEM ise hayata geçiriyor. Yakında çok önemli bir projemiz daha var. Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüyle ve kadınlarla beraber yaptığımız bir çalışmamız var. Bez dokuma atölyemizdeki kadınlarımızın dokuduğu bezlerle, İzmir Olgunlaşma Enstitüsü bir kreasyon hazırladı. Kıyafetler dikildi ve bir defile yapılacak. Kadınlar için hayatlarında belki de ilk kez böyle şeylerin içerisinde bulunmak, özgüvenlerini artıran bir durum. En büyük hedeflerimizden biri de kadınlarımızın ekonomik anlamda ihtiyacı olsa da olmasa da bir şeyler üretebilmelerini sağlamak. Bir şeyi parayla satın alıp hediye etmek başkadır, ama kendi ürettiğiniz şeyi hediye etmek bambaşkadır. Tüm bu çalışmalarımıza katılıp, destek veren eşim İshak Bey’e çok teşekkür ederim.
• Son olarak toplumda kadının yeri, önemine dair neler söylemek istersiniz?
Bir kadın güçlüyse o toplum güçlüdür. Her şeyden önce o ülke güçlüdür. Bence kadın sahip olması gereken haklara sahip olduğunda en önemlisi de o hakları bildiğinde ve onları kullanabildiğinde o toplum daha da güçlenir. Anne, kardeş, eş birçok sosyal rolümüz var. Kadının çok fazla ve bir o kadar da kıymetli sosyal rolleri var. Ama şu bir gerçek ki yaratılış olarak güçlü varlıklarız. Kadın isterse dünyayı değiştirebilir yeter ki kendi farkını fark edebilsin. Annelik onu güçlendiren bir faktör. Bu anlamda bizim üzerimize düşen, kadın kendini fark edemediyse eğer fark etmesini sağlamak, gücüne güç katmak, eğitimine katkı sağlamaktır. Kadınlarla ilgili çalışma yapan herkesin bir araya gelmesi gerekiyor. Çünkü birleştiğimizde kadınlarımızı daha da güçlendirebileceğimizi düşünüyorum.