Av. Kübra Tüfek, Samsunhaber.com Dergisine verdiği demeçte çocukların yetiştirilmesine ilişkin açıklamalarda bulundu.
İşte Kübra Tüfek'ten Samsunhaber.com dergisine özel "Çocuklar bir eşya değildir" başlıklı yazısı:
"ÇOCUKLAR BİR EŞYA DEĞİLDİR
Çocuğun annesiz ya da babasız kalmaya zorlanması bir tercih olmamalıdır…
Velayet; çocuğun korunması ve temsil edilmesi için öngörülmüş hukuksal bir haktır. Evlilik dışı doğmuş çocuklarda bu hak anneye ait iken, evlilik birliğinde doğmuş çocuklarda velayet hakkını anne ve baba birlikte kullanmaktadır. Çocuğun doğumu ile başlayan velayet süreci, çocuğun 18 yaşını tamamlamasına kadar devam etmektedir.
Evlilik birliği süresince, eşler çocuk ile ilgili velayet hakkını birlikte kullanmaya devam ederler. Eşlerin ayrılık kararı alması ile birlikte gündeme ilk gelen hususlardan bir tanesi de çocukların velayeti olmaktadır. Eşler velayet ile ilgili kararlar alırken, çoğu kez çocuğun bir birey olduğunu unutup, çocuğa bir eşya gibi davranmaktadırlar. Anne babasının ayrılık sürecini yaşayan çocuk için, velayetinin çekişme konusu yapılması, taraflar arasındaki husumetin ortasında kalması, güç olan bu süreci daha da güçleştirmektedir. Yaşanan olumsuzluklar, çocuğun psikolojisini bozmakla birlikte birtakım kalıcı hasarlara da yol açmaktadır.
Boşanma davası sonrasında, 18 yaşından küçük çocukların velayeti anne ya da babadan birine bırakılabilir. Hakim velayet ile ilgili karar verirken, çocuğun yüksek yararını düşünerek bir hüküm tesis edecektir… Ancak çocuğun velayet hakkı kime verilirse verilsin, velayet hakkını elde edemeyen ebeveyn ile çocuk arasında şahsi münasebet tesis edilecektir. Tam olarak, sorunumuz burada başlamaktadır…
Doğduğu günden beri babanın çocuğunu görmediğini iddia eden müvekkilim, boşanma davasının ilk celsesinde, hakimin baba ile çocuk arasındaki haftada bir gün, altı saat sürecek kişisel münasebet tesisini benim suçum olarak görmüş, babanın çocuğunu sadece kendi evinin sınırlarında göreceğini belirtmiş, mahkemenin kararını engellemeye çalışmıştır. Bir çocuk düşünün… İki yaşında… Annesi çocuğu doğmadan babası ile yollarını ayırmış ve babası çocuğunu hiç tanımamış… Fakat bir gün geliyor, baba çocuğunu tanımak ve zaman geçirmek, çocuğunu, babaannesi ve dedesi ile buluşturmak, tanıştırmak istiyor… Anne ise, mahkemenin verdiği kişisel münasebet kararını hatalı buluyor ve bu durumun suçlusu olarak avukatını görüyor… Mahkemenin kararını yok sayarak, çocuğunu babasına göstermiyor. Bu kez çocuğunu göremeyen baba, cebri icra kanalıyla çocuğu ile şahsi münasebet tesisi sağlamaya çalışıyor. O gün çocuğunun ihtiyaçları için harcayabileceği paranın büyük bir kısmını da icra masrafları için harcamak zorunda kalıyor… Devamında ne oluyor peki her defasında çocuğunu hukuki mücadele vererek görmek zorunda kalan baba vazgeçiyor… Evet, bir süre sonra baba çocuğundan vazgeçiyor… Bir annenin hakkı mıdır, peki bir çocuğun elinden babasını almak ve babasının onu istemediğini ona aşılayarak, nefret ile çocuğu büyütmek... Bırakın zaman içinde çocuk karar versin kimi nasıl seveceğine…
Bir başka olayda ise, bir adam evlendiği ilk günden beri eşine şiddet uyguluyor ve taraflar arasında ayrılık kaçınılmaz oluyor… Velayet hakkı bende kalacak ama çocuk hep senin yanında kalacak diyerek henüz 18 yaşındaki anne ikna ediliyor ve anlaşmalı boşanma sonucunda çocuğun velayeti babaya bırakılıyor… Doğduğu günden beri hep annesi ile kalan, her türlü ihtiyacı anne tarafından giderilen ve babası ile neredeyse kişisel münasebeti yok denecek kadar az olan çocuk 30 aylık iken, anne ile tartışan baba, çocuğun velayeti benim diyerek; tam kırk gün boyunca çocuğunu annesine göstermiyor… Minik bir yüreğin, tam kırk gün boyunca anne hasretine maruz kalmasının ne demek olduğunu ve bu durumun çocukta nasıl bir travmaya sebebiyet verdiğini biliyor mu ve önemsiyor mu acaba babası?
Bir başka vakada ise, henüz iki aylık bir bebeğin babası, bebeğin annesinden boşanmak istiyor ve boşanırken de bebeğin velayetine talip oluyor… Anne sütü ile beslenen ve anne bakımına muhtaç olan bir bebeğe kim bakacak diye sorduğumuzda aldığınız cevap; babaannesi oluyor. Peki neden? Neden mi? Çünkü çocuk annesi ile kalırsa baba nafaka ödemek zorunda kalabilir, zaten annenin maddi durumu da kötü… Çocuğun velayeti annede kaldığında, babanın görevi sona mı ermiştir? İki aylık bebeğin annesinden koparılması için sebep midir maddi imkansızlık?
Annelik babalık ömür boyudur
Doğum ile birlikte, çocuk ile ebeveyni arasında birinci dereceden alt soy üst soy kan hısımlığı kurulur. Evlilik ise bir akittir ve eşleri birbirlerine bağlayan şey sözleşmedir. Zaman içerisinde sözleşmelerin ortadan kaldırılması mümkündür ve eşler aralarındaki sözleşmeye bir gün son verebilirler. Oysa kan bağı ile gelen annelik babalık ömür boyudur. Evlilik akdinin ortadan kaldırılması, annelik ve babalığın sona erdirilmesi değildir. Evlilik akdinin ortadan kalkması ile birbirinden ayrılan eşlerdir, ebeveyn ile çocuklar değil… Bu nedenle de, annenin çocuğu babasından, babanın çocuğu annesinden ayırmaya çalışması, uzaklaştırmak istemesi anlaşılabilir bir neden değildir.
Hiçbir sebep yokken, bir babanın ayrılık sonrasında, iki aylık çocuğunu annesinden kopararak, velayetini almak için direnmesini anlamak ne kadar güç ise, bir annenin ayrılık sonrasında velayetini aldığı çocuğunun, babası ile kişisel ilişki tesisini güçleştirmesini anlamak da o kadar zordur.
Hayatta her bireyin bir rolü vardır. Arzu edilen de bir çocuğun anne ve babası ile birlikte gelişimini tamamlamasıdır. Bir çocuğa ya anneni seç ya da babanı dayatması sadece ebeveyn bencilliğidir… Çocuklar bir eşya değildir… Ayrılık kararınızda, davanızın çekişme konusu hiç değildir… Ortak mallarınızı, kişisel eşyalarınızı paylaşır gibi çocuklarınızı paylaşamazsınız. Bu nedenle boşanma davasındaki en önemli kozunuz çocuğun velayet hakkı olmamalıdır… Bir çocuğun dünyaya gelmesi sizin tercihinizdir belki; ama bir çocuğun annesiz ya da babasız kalmaya zorlanması bir tercih olmamalıdır…"