CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Ulusal Dayanışma Platformu tarafından Türkiye Barolar Birliğinde düzenlenen “Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti” Paneline katıldı. Baykal Almanya’daki programını iptal kararına ilişkin, “Umarım bu düşünce özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu, Türkiye’de acımasızca bunları kısıtlamaya çalışan iktidarın da anlamasına bir vesile olur. Ben bu tablo karşısındaki tutumumu net bir şekilde ifade etmeyi görev bildim. Bu benim düşünerek tartarak aldığım bir karardır, bunun Türkiye'de de dışarıda da çok iyi anlaşılması gerektiğine inanıyorum. Türkiye’de biz yapılan yanlışlıkların karşısında mücadeleye artan bir kararlılıkla devam edeceğiz. Bu mücadelede bel bağladığımız tek dayanak vardır, Türk milletinin kararı, değerlendirmesi. Türkiye'deki sorunları biz kendimiz çözeceğiz, daima doğru bildiğimiz yoldan şaşmayacağız. Ulusal kimliğimizin savunulması, sahiplenmesi mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Sonuç şudur, yarın Stuttgart’ta oradaki vatandaşlarımın tümünden özür diliyorum. Bu toplantıya ilgi gösteren bu organizasyonu yapan arkadaşlarıma beni bağışlamalarını diliyorum. Ama yurtdışındaki bu ayrım gözeten tavır karşısında biz işimize geliyor diye yararlanmayı kendimize kabul ettiremeyiz. Eşit şartlarda dışarıda da içeride de koşacağız. İçeride eşit şartlar yok. O zaman dışarıdan eşit şart talep etmeyeceğiz. İçerideki mücadelenin ne kadar ağır olduğunu idrak edeceğiz. İçeride sıkıştık diye dışarıdan medet ummayacağız. Dışarıda verilen mücadeleyle dışarıya medet uman bir anlayışla içerideki mücadeleyi başarıya ulaştırmak mümkün değildir. Yalnızsak yalnızız, sayalım kaç kişiysek o kadarız. Varsak birlikte mücadele edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Milletin azim ve kararlılığının unutulmaması gerektiğini vurgulayan Baykal, “Kimsenin bize himaye ve dostluk vermesinden özel bir tatmin duymayız” dedi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasetle kurulduğunu anlatan Baykal, “Savaşla değil, askerle değil, kafayla kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti bir siyasi projedir, askeri proje değildir, bir kahramanlık hikayesi değildir, bir büyük siyaset dehasıdır” şeklinde konuştu.
İktidarın el değiştirmesine yönelik bir yeni süreç başlıyor izleniminin 7 Haziran 2015 seçimlerinde ortaya çıktığını ama büyük bir telaşla engellendiğini söyleyen Baykal, “Yeniden eski statüko inşa edilmek istendi. Şimdi iktidardaki kadrolar eğer kendilerini ben iktidardan kopamam uzaklaşamam, niye Türkiye bana muhtaç ya da ben ondan sonra yaşayacaklarımı göze alamam hukuk nasıl işler bilmem başka kaygılarla eğer iktidardan uzaklaşmamak için çare arama ihtiyacı içine girmişse işte o ülkede demokrasi çok ciddi bir krizle karşı karşıya demektir. Demokrasi de iktidara gelmekte doğal iktidardan düşmekte doğal. Düşeceksin düşmeyi kabul edeceksin” açıklamasında bulundu.
Demokrasi ve hukukun ayrılmaması gerektiğini vurgulayan Baykal, “Hukukla demokrasiyle sandıkla el ele yürüyeceksin. Din ahlaktan kopabilir mi? Dini ahlaktan demokrasiyi hukuktan koparmamalıyız” değerlendirmesinde bulundu.
Baykal, şunları kaydetti:
“Anayasamız var. Anayasamız anayasa. Çünkü ana nasıl bütün nasıl bütün evlatlarını kucaklarsa, nasıl çocuklarını eşini, kısıtlı imkanlarla güç koşullarda ama adalet içinde sahiplenip yaşatırsa anayasada öyle olacak. Yüzde 50 artı 1 ile kabul edilen anayasa olur mu? Anayasa dediğin 80 milyonu kucaklayacak. Yüzde 50 artı 1 ile kabul edilirse bu üvey anayasa olur anayasa olmaktan çıkar üvey anayasası olur. Referandum da iki tane şans var. Ya evet diyeceğiz, ya hayır diyeceğiz. Başka seçenek yok. Türkiye’de 30 milyon terörist mi var? 30 milyonu düşman mı ilan edeceğiz. Hayır diyecek olanları düşmanlaştırma, karalama, hedef haline getirme kabul edilebilir mi? Niye bunu yapıyorsun? Geçenlerde Başbakan dedi ki; 'Atatürk Samsun'a çıkmak üzere hazırlık yaparken ona da birileri hayır dedi.' Atatürk'e kimlerin hayır dediğini Başbakan merak ediyorsa etrafındakilerinin aile albümlerini karıştırıversin."