Zamanında yapılan başörtüsü yasağı ile ilgili Kılıçdaroğlu "Bir sürü mağduriyet var. Sadece başörtüsü değil. Ben ilk başörtüsü yasağının doğru olmadığını İBB adayı iken Okmeydanı mitinginde söylemiştim. Yusuf Ziya Özcan YÖK Başkanı iken 'Yapmayın bu yasakları kaldırın' demiştim. Kendisi de bu konuda açıklama yaptı. Şimdi o mağduriyetleri telafi edemeyiz. Üniversiteye devam edemedi, büyük acılar yaşadı. Onların acılarını anlamalıyız, yaşadıkları sorunları anlamalıyız. Aynı acıların yaşanmaması için gelecek inşa etmeliyiz." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu sözlerine şöyle devam etti:
"Roboski'yi ve diğerlerini söyledim. Diyarbakır hapishanesindeki işkenceler, 28 Şubat mağdurları diyorsunuz, daha sonra 28 Şubatçıların yargılanması sağlayan FETÖ organizasyonu var. Onlara da yapılan yanlış olduğuna inanıyorum. Bir kişiye haksızlık yapıldığı zaman bizden olup olmadığına, benim yanımda olup olmadığına bakmaksızın haksızlık karşısında net tavır takınmamız lazım. Bir ortak payda oluşturmalıyız. Bir kişi mağdursa yanına gidelim, oturalım, konuşalım, sorunu çözelim.
15 Temmuz'dan hemen sonra bir telefon geldi, 1 hafta geçmiş. Kadın öğretmen Ankara'da gözaltına alınmış. Kadın yeni doğum yapmış. Ben o çocuğun anne sütü emmesi gerektiğini söyledim, 'hayır yapmayız' dediler ve beni FETÖ'cü olarak suçladılar. Bu çocuğun anne sütüne ihtiyacı var. Zaten nezarette kalmayacak bu çocuk. Bunun için mücadele ettikten sonra gerçekleşti bu. Ben bu kadını hiç görmedim. Bir haksızlık var mı? Evet vardı. Geleceğe bakacağız, benzer bir hak ihlali olmasın diye mücadele edeceğiz.
Mücadele dün başörtüsüydü belki önümüzdeki gün başka bir şey çıkar önümüze. İnsanların hatalarından ders çıkarması lazım. Bunun yolu oturmak, konuşmak, istişare etmek, danışmak. Her yaptığımız doğru mudur? Hayır, öyle bir kural yok. Hata insana özgü bir kavramdır. Çünkü biz aklımızla hareket ederiz, bizim dışımızdaki canlılar duygularıyla ön sezileriyle hareket eder. Tanrı'nın bize verdiği sorgulamak gibi bir yetimiz var. Yanlış mahkeme kararları da verilebilir, insanlar mağdur olabilir. Güneydoğu'da hastaneyi basmaları. Kadıncağız adalet diye bekliyor. İnsanın içi eziliyor. Bir kadın oğulları gitmiş, kocası hastanenin içinde tüple öldürülüyor. Bununla ilgili dava açılamıyor, davaya gizlilik kararı koyuluyor. Demeliyiz ki burada adalet olmalı, bir hak teslim edilebilmeli. Helalleşme ile hukuku da karıştırdılar. Hukuk ayrı ama helalleşme biraz daha farklı. Helalleşme kucaklaşma, sevgiyi egemen kılmadır. Böyle bakmamız gerekiyor."