Son zamanlarda hızla artan hayvanlara yönelik şiddetin ve hayvanlara yönelik şiddet fiilinin cezasız kalması nedeniyle kamuoyu vicdanında oluşan derin yaraların sarılmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde büyük bir adım atıldı.
Özellikle son 2 yıldır muhalefetin gündeminden düşmeyen, her fırsatta dile getirilen ve hayvanseverler başta olmak üzere vatandaşların merakla beklediği "hayvan haklarına" ilişkin TBMM çatısı altında bir Araştırma Komisyonu Kurulmasına ilişkin bütün siyasi parti grupları tarafından verilen Araştırma Önergeleri "oy birliğiyle" kabul edildi ve 3 ay süreyle çalışacak olan 12 üyeden oluşan komisyon kuruldu.
Ortak görüş sağlanmasından mutluyum!
Sahipli ve sahipsiz hayvanların haklarına yönelik verilen önergeler üzerine İYİ Parti Grubu adına söz alan Samsun Milletvekili Bedri Yaşar'ın kürsüde yaptığı konuşma dikkatleri üzerine çekti. Mecliste ilk defa böyle bir ortak görüş sağlandığını belirten ve bundan duyduğu mutluluğu ifade ederek sözlerine başlayan Yaşar, 5199 sayılı kanunu eleştirdi.
Adı: "Hayvan Hakları Kanunu" olarak değiştirilmeli!
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun isminin yeterli ve doğru olmadığını ifade eden Samsun Milletvekili; "5199 sayılı Kanun'un isminin "Hayvan Hakları Kanunu" olarak değiştirilmesi amaca hizmet eden bir düzenleme olacaktır. Bununla ilgili vermiş olduğumuz ve birçok hayvanseverin de görüşülüp kanunlaşmasını beklediği bir kanun teklifimizin olduğunu da hatırlatmak isterim." dedi.
Hak, hukuk düzeni tarafından korunan menfaati ifade etmektedir.
Son zamanlarda hızla artan hayvanlara yönelik şiddetin ve hayvanlara yönelik şiddet fiilinin cezasız kalması nedeniyle kamuoyu vicdanında derin yaralar oluştuğunu belirten İYİ Partili milletvekili; "aslolan, bütün canlıların hukuken haklarının olduğunu kabul etmek ve hukuki çerçevede bu hakları koruma altına almaktır. Hak, hukuk düzeni tarafından korunan menfaati ifade etmektedir." ifadelerini kullandı.
Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada, hayvanlara yönelik uygulamalara Avrupa Birliği üzerinden örnek gösteren Yaşar sözlerine şu ifadelerle devam etti; "Avrupa Birliğine üye birçok ülkede hayvanlara karşı sergilenen şiddet içerikli fiiller kabahat değildir ve bu durumun idari para cezasıyla geçiştirilemeyecek ölçüde önemli olduğu hususunda da mutabakat vardır. Hayvanlara karşı olumsuz davranışlar sergileyen kişilerin eylemleri "kabahat" olarak değil, "suç" olarak nitelendirilmelidir.
6'ncı ayın 24'ü 2004 tarihli, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle, hayvanlara yapılan her türlü kötü muamele uzun süredir "kabahat" olarak kabul edilmektedir. Türk hukuk sisteminde ceza yasaları "suçlar" ve "kabahatler" olarak ikiye ayrılmıştır. Kabahatler Kanunu'nun gerekçesinde "kabahat" olarak ifade edilen fiiller "idari suç" olarak isimlendirilmiştir. Kabahatlerin hukuki yaptırımları hafif olmakla birlikte, söz konusu kabahate para cezası da uygulanmaktadır ki mevcut bu durumun caydırıcılığının olmadığını her zaman her alanda oldukça sık görüyoruz.
Mevcut 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu hükümlerinin bahsettiğimiz gerekçelerle etkisiz kaldığını ifade etmek mümkündür. Failin, idari para cezasıyla, işlediği suçtan "kabahat" adı altında kurtulması, maddi imkânları yeterli kişilerin hayvanlara diledikleri ölçüde ve oranda eziyet edebilecekleri izlenimini yaratmaktadır. Bunun yanında, toplum açısından infial yaratan, hayvanlara karşı işlenen suçlarda suçu işleyen kişiye uygulanan yaptırımın para cezası yönünde olması, yurttaşların Türk hukuk sistemine ve devlete olan güven ve inanç duygularını zedelemektedir. Hayvanları Koruma Kanunu, lafzen ve ruhen hayvanlara mal ya da eşya olarak bakılması anlayışını gözetmemelidir. Hayvanların canlarına ve varlıklarına karşı olan ihlallere göz yumulmamalıdır. Hayvanları yakan, zehirleyen, hayvanlara işkence ve tecavüz eden kişilere yaptırım olarak para cezası uygulamak kamu vicdanına aykırılık teşkil etmektedir.
Doğanın bütün olarak yaşaması, ekolojik dengenin korunması, insanlar kadar bu dünyayı birlikte paylaştığımız diğer canlıların da en temel hakkıdır. Konuşamadıkları için istediklerini söylemekten mahrum kalan diğer canlılar her geçen gün daha fazla zarar görmektedir. Yasalar sadece insanları korumak için değil, çevreyi, doğayı korumak için de yapılmalıdır. Dünyanın tek başına sahibi olduğunu düşünen insan ancak doğanın varlığını korumasıyla yaşama tutunabilir. Sahipli ve sahipsiz hayvanları kasten öldüren kişilere, hayvanların vücuduna kasten acı veren, sağlıklarının bozulmasına neden olan kişilere verilecek cezaların artırılmasına yönelik çalışmaların yapılmasını, hayvanlara yapılan istismarların önlenmesi için gerekli önlemlerin alınmasını ve halkımızın bu konuda bilinçlendirilmesini sağlayacak programların düzenlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasını oldukça önemli bulduğumu hatırlatmak isterim."