İlk olarak Samsun Valiliğini ziyaret eden Canikli, Valilik Anı Defterini imzalayıp, Vali İbrahim Şahin ile görüştükten sonra Samsun Büyükşehir Belediyesini ziyaret etti.
"Bunlar baskıcı yöntemlerdir"
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Avrupa’nın Türk siyasetçilerinin konuşma yapmasına izin vermemesini eleştirerek, “Bu yaklaşımlar demokratik ilkelerle bağdaşmaz. Bu tür ifadeleri kullanmak üzücü ama yapılanları gerçek boyutuyla tanımlamak için başka seçeneğimiz yok. Bunlar baskıcı yöntemlerdir. Tam anlamıyla ‘faşist’ uygulamalardır. Almanya, Avusturya için ifade etmek gerekirse, esasında tüm Avrupa için bir ‘Nazi’ yaklaşımıdır. Tekrar Nazi’nin uygulamalarının, ‘Nazizimin’ uygulamalarının içinde bulunduğumuz yüzyılda ortaya çıkmaya başladığının hem de kendilerinden daha rasyonalist, aklı başında kararlar ve adımlar beklediğimiz yöneticiler tarafından bunların gündeme getirilmesi, adeta desteklenmesi son derece üzüntü verici bir hadisedir” diye konuştu.
"İnsanlık suçu işliyorlar"
Son dönemlerde başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinde FETÖ ve diğer terör örgütü üyelerinin barınmasının önünün açıldığının altını çizen Nurettin Canikli şunları söyledi: “Kendilerinin de terör örgütü olarak kabul ettiklere örgütlere, onların yandaşlarına her türlü desteği vermektedirler. Bunu bütün dünya biliyor. Kendileri de kabul ediyorlar. Bunlara her türlü finansal destek de sağlamak üzere koruma ve kollama durumunda olmuşlardır. Şimdi de son aylarda FETÖ’ye yönelik olarak onların, Almanya başta olmak üzere bütün Avrupa ülkelerinde barınmalarının önünü açmışlardır. Adeta kucak açmışlardır. Esasında Başta Almanya, Hollanda ve Avusturya olmak üzere insanlık suçu işliyorlar. Çünkü teröre ve teröriste destek vermek başka bir anlama gelmez. Destek verdikleri bu teröristler Türkiye’de sivilleri katlediyor. Devlete karşı inanılmaz tahrip edici, ülkenin birliğini, bütünlüğünü ortadan kaldırıcı faaliyetler içerisinde bulunuyorlar. Ve bunu onların verdiği destekler sayesinde yapıyorlar. Hem finansal destek hem silah hem de moral desteğiyle yapıyorlar. Yaptıkları fiil ‘insanlık suçudur’. FETÖ de dahil olmak üzere eğer bu terör örgütlerine destek vermeseler, bu terör örgütleri Türkiye’deki yıkıcı faaliyetlerine devam edemezler. Batı’nın verdiği destek sayesinde bu gücü buluyorlar ve ülkenin birlik, beraberliğini bozmak için bu saldırıları yapıyorlar. Avrupa’nın artık aklını başına alması gerekir. Şu anda gerçekten sağduyulu bir yaklaşım göremiyoruz. Bunun sonu onlar açısından da iyi değil. Katillere destek veren ülkelere yarın çok acı sonuçlara neden olabilir. Bu bir tehdit değil tarihi bir geçektir. Geçmişe iyi baksınlar. Bir de bunlarla güvenlik açısından kader birliği yapmışız. Aynı ittifak içerisinde NATO’da faaliyette bulunuyoruz. Bu terör örgütlerinin Türkiye’ye zarar verdiğini bile bile destekliyor olmaları da dostane bir yaklaşım değildir. Türkiye’ye karşı düşmanca bir yaklaşımdır. Hollanda Başbakanının yaptığı açıklama da en üst seviyede bunların dile getirilmesidir” şeklinde konuştu.
“AB kendi ayağına kurşun sıkıyor”
AB’nin şu andaki tutumunu devam ettirmesi halinde yıkımının hızlanacağını ifade eden Canikli, “Avrupa’da kendi kanaatlerini paylaşmak isteyen arkadaşlarımıza bu imkanın sunulmak istenmemesi, kaba bir şekilde susturulması ve konuşma hakkı verilmemesi hiçbir evrensel değerle bağdaşmaz. Avrupa’nın da bu değerlerin savunucusu olduğu şeklindeki iddialarının da hiçbir altyapısı kalmamıştır. Avrupa son yıllarda çok ciddi siyasi ve ekonomik problemler içerisinde. Bir de buna sosyolojik olarak bir değişim etkilendiğinde AB’yi AB yapan, onları o potada tutan birliğin ortadan kalkması demektir. Yani bu tür yaklaşımlarla AB kendi ayağına kurşun sıkıyor. Kendi değerleri kendisi ayaklar altına alıyor. Bu değerler olmazsa, AB ülkelerinde aşırı uçların güç kazanması AB’nin dağılma sürecini hızlandıracaktır. Bu sosyolojik bir gerçektir. Çünkü aşırı milliyetçi uçlar desteklendiğinde onlar o ülkelerin politikalarına daha fazla yön verir hale geldiğinde, belirleyici olmaya başladığında bu aşırı milliyetçilik eğilimleri AB’yi dağılmaya kadar götürür. Başka bir deyişle bu süreci hızlandırır. O problemden kurtulmak da şu anda uyguladıkları politikadan değil de tam tersine daha kapsayıcı, evrensel değerleri öne çıkarıcı uygulamaların hayata geçirilmesiyle gerçekleşir” ifadelerini kullandı.