Çalışma dört kez elden geçti
Çalışmanın ‘rölyef işleme’ olduğunun altını çizen Aslan, “Yani üzerinde bizim geleneksel el sanatlarımızdaki bakır ya da ahşap oyma gibi teknikteki çalışmaları ben kösele derinin üzerine uyguluyorum. Tamamen elde çalışılıyor. Derinin hem önden hem de arkasından çalışıyorum. Ana teması hazırlandıktan sonra deriye aktarımı yapılıyor. Üzerinde de kesim ve çizimler yapılıyor. Bu aşama yaklaşık dört kez elden geçiyor. Bu çalışmanın üzerinde deriye vurulmuş milyonlarca darbe var. Bu çalışmamız 2 metreye 1.20 metre ebadındadır. Çalışırken fiziki şartlar zorluyor. Sürekli çalışamıyorsunuz. Çünkü derinin bir tepkimesi var. Doğal olarak çalışıp bekleme süreleri oluyor” diye konuştu.
“Rölyefte Ömer Halisdemir’in paşayı vurması da var”
Yaptığı çalışmanın üzerindeki resimleri anlatan Aslan, “Çalışmanın sol tarafında İstanbul Boğazı ile başlayan bir süreç var. Bu süreç içerisinde halkın gösterdiği tepki var. Askerlerin sabaha karşı teslim olmasını gösteren bir bölüm var. Uçakların saldırıları, bombardımanları var. Halkın tepkisi giderek büyüyor ama burada gecenin gizli kahramanları var. Uçakların havalanmasını engellemek için tarlasını yakan vatandaş var. En çok şehidin verildiği Özel Harekatın kartal simgesini kullandım. Sonra camilerde salaların okunması anlatılıyor. O gecede Ömer Halisdemir’in paşayı vurması var. Burada uçağa levye fırlatan vatandaş var. Meclisin bombalanması var. İnsanların sadece ellerinde bayraklarıyla tankların önüne geçmesi, önlerine yatması ve onları engellemesi var. Helikopterlerle sivil vatandaşların üzerine yapılan yaylım ateşleri var. Cumhurbaşkanımızın kendi fotoğrafından elini alarak Rabia işaretini kullandım. Ben bu çalışmayı yaparken 15 Temmuz gecesinin şehit sayısı resmi envanterlerde 246 idi. Çalışma sırasında maalesef tedavi gören bir vatandaşımızın daha şehit olduğu haberi geldi ve çalışma üzerinde bunu düzeltme yapmak zorunda kaldım. At üzerindeki Türk süvarisi elindeki flamada bu sayıyı vurguladım. Artık onlar şanlı tarihimizin altın sayfalarında yerlerini aldılar ve ebediyete, sonsuzluğa doğru yola çıktılar. Hep hatırlanacaklar. Sonuca geldiğimizde de Türklerde Tuğrul olarak simgeleşmiş olan ve her defasında ‘küllerinden yeniden doğan’ ölümsüzlüğün ve yeniden dirilişin simgesi mitolojik kuş Zümrüdüanka'yı ay-yıldızımızla bütünleyerek çizdim. Zaten bu çalışmamın ismini de Tuğrul olarak koydum. Tuğrul, burada ‘Biz Türkler her defasında küllerimizden yeniden doğarızı’ ifade ediyor” şeklinde konuştu.