Samsun Haber-Daha önce Rize'de 2 Ağustos tarihinde dere yatağını işgal eden 7 katlı bina yıkılmıştı. Yıkımların devamı Samsun'da ve Doğu Karadeniz Bölgesi'nde devam edecek.
Yıkımlara ilişkin konuşma yapan KTÜ Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Mühendisliği Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Coşkun Erüz, “Orası dere yatağı olması yanında aynı zamanda deniz yatağı. Altı tamamen kumluktur. Bugün Rize’de aynı şekilde büyük bir sorun var. Bütün dolgu yapılan alanlardaki binaların altlarında çürümeler zeminde oturmalar görüldü. Rize’nin şuandaki merkezin olduğu yerin en büyük bir depremde yok olma riski olduğundan dolayı yeni bir şehirleşme planı yapılıyor. Ama bunu yaparken biz aynı durumda olan Yomra’da olduğu gibi yapılaşma ruhsatı veriyoruz. Rize’dekiler 10-15 kat, Yomra’dakiler 25 katın üzerinde. Büyük bir taşkında orası da zarar görecektir. Biz bir şey olmaz yaparız bakarız tekniğini uyguluyoruz. Biz genellikle riski önlemek değil, afet olduktan sonra rehabilitasyonu düşünen bir topluluğuz. O yüzden maalesef biz çok daha şeyler yaşayacağız. Ama bilimle yola çıkılırsa sorunlar çözülür" ifadelerini kullandı.
DOĞANIN ÖNÜNE GEÇEMEYİZ
Sel ve taşkınların doğal olmadığını tamamen uygulama afeti olduğunu dile getiren Erüz, “Yıllar boyunca değişmeyen bir süreç var. Vatandaş yolun kenarında kolayına geldiği için evini dere yatağının bitişiğine yapıyor. Sonra bir yağış geliyor bu doğal afet değil. Bu doğanın kendi yatağında akan suyunu kesip sonra kendine afet oluşturmaktır. Tamamen yanlış yapılaşma sonucu şehirleri su basıyor. Bunu uzmanlarda söylüyor ama uygulamaya geldiği zaman bakıyoruz ki yine aynı bildiğimiz gibi 100 yıllık hesabını yaptık deniliyor. 500 yıllık yağışın gelemeyeceğin garantisini kim veriyor size? Biz doğaya hükmedemeyiz. Doğanın bize güdümlediği doğal olaylara göre yaşamımızı güdümlememiz gerekiyor. Baktığımız zaman Trabzon’da her yerde dere yatakları işgal altında. Meydana gelebilecek sel veya taşkın kesinlikle doğal afet değildir bu tamamen uygulama afetidir” sözcüklerini kullandı.