15 Nisan 1998 tarihinde Ramsar Alanı ilan edilen ve % 80-85 ‘i 1.derece sit alanı kapsamında olan ve doğal özellikleri bakımından Dünya Mirasları Listesi’ne aday durumdaki 19 Mayıs, Bafra ve Alaçam ilçelerini kapsayan Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti’nde, 3 ayrı skandal uygulama ortaya çıktı. Haber kaynaklarımıza göre; Bunlardan birincisi; Kızılırmak Nehrinden Delta’ya 12 ay boyunca su salınımı yapılması, ikincisi; hayvan popülasyonunun artırılması adına Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) tarafından yapılan ‘Şahin Ve Doğan Salımı’ ve üçüncüsü ise bölge sakinlerinin iddiasına göre; gece kapalı kasa plakasız kamyonetle vahşi hayvan bırakılması.
KIZILIRMAK’IN SULARI VASITASIYLA SULAK ALAN GÖRÜNTÜSÜ VERİLDİ
Konuya ilişkin Dergimiz Genel Yayın Yönetmeni Tolga Birgücü’ye açıklamalarda bulunan Sınırlı Sorumlu Yörükler Köyü Su ürünleri Kalkınma Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Ergün, “Kızılırmak Deltası’nın Kuş Cenneti olarak ilan edildiği tarihten bu yana hakiki sulak alan görüntüsü vermek için Bafra Kızılırmak Nehri üzerinden tüm Bafra Ovası’nı geçerek Göller Bölgesine gelen kanalların vasıtasıyla bu bölgeye su basıldığını biliyoruz. ‘Kanallardan geçen suların getirdiği tarımsal ilaç atıkları ve gübre atıklarının bölgeyi zedelediğini ve buradaki bitki ve hayvan popülasyonuna verdiğini’ belirterek, ‘bu sorunun bir an önce geçilmesi gerektiğini’ söyleyerek yaptığımız tüm başvurular nihayetsiz kaldı.”
12 AY BOYUNCA SU BASILINDA DOĞAL HAYAT ETKİNLENDİ
“Üzülüyoruz ama buranın sulak alan olması için çalışma yapan kurumlar, adına ‘Doğal Hayat’ dediğimiz bu sistemi kökten felç etmiş oldu” diyen Başkan Yaşar Ergün, “Çünkü bu bölgenin doğal hayatı, Mayıs ayından başlar ve tamamen buharlaşmaya yöneliktir. Burada doğal hayat, su kaybından kaynaklanan tüm ana göllerin çevresindeki bölgelerin kuruması ve bu alanlara 6 ay boyunca hayatını devam ettiren hayvan popülasyonunun yoğunlaşmasıyla gerçekleşiyordu. Ancak 12 ay boyunca bu bölgeye su basıldı. Ve bölgeyi gezmeye gelen insanlara ‘İşte size sulak’ alan denildi. Dolayısıyla, su altında kalan bölgelerde yaşayan canlıların da yok olmasına sebep olundu. Yani 6-7 aylık dönemde burada çoğalan hayvanların yok olmasına neden olundu. Bizi üzen budur.”
AŞIRI SU YABANİ OTLANMA SAĞLADI VE BU OTLAR SUDAKİ YAŞAMI BİTİRDİ
Kızılırmak’tan aşırı derecede gelen ilaçlı ve gübreli suların, göller bölgesi üzerinde tabandan yüzeye çıkan ve gölleri tamamen kaplayan yabani bir otlanmaya sebep olduğunu savunan Yaşar Ergün, “Göldeki oksijen oranının tamamen sıfıra düşmesine neden olan bir yabani bitki örtüsü ortaya çıktı. Bu bitki örtüsü daha önce yokken, mevcut rüzgârların oluşturduğu göldeki dalgalanmayla doğal hayat devam ediyordu. Ancak otların aşırı derecede yoğunlaşması; rüzgârların devre dışı kalmasına, dalgaların oluşmamasına ve oksijen oranının da düşmesine neden oldu ve bu durum da su içerisinde yaşayan canlı hayvanların yok olmasına neden oldu” ifadelerini kullandı.
BAKAN VE MİLLETVEKİLLERİ ÇOK CİDDİ MÜCADELE VERDİ
‘Doğal hayatı koruyoruz’ derken doğal hayatı yok eden çalışmalara girildiğini ifade eden Başkan Yaşar Ergün, “Bu işi kitaptan takip edenler bizi dikkate almadı. Sağ olsunlar hangi siyasi görüşten olursa olsunlar bölgeye gelen Bakan veya milletvekillerimiz ellerinden geleni yapmaya çalıştılar. Çok ciddi mücadeleler verdiler. Fakat kendilerini bilgilendiren insanlar, bu işin birinci dereceden müdavimi olmadığı için olumlu gelişmeler sağlayamadık. Çünkü onlar da kendilerine verilen raporlar doğrultusunda çalışma yapmak durumundaydılar” diye konuştu.
OMÜ 650 DOĞAN VE ŞAHİN SALDI HAYVANLARIN NESLİ TEHLİKEYE GİRDİ
Bir bölgedeki canlı popülasyonunu yok etmenin bedelinin çok ağır sonuçlar doğuracağını ifade eden Başkan Yaşar Ergün, “OMÜ, ‘Bölgeye 650 çeşit doğan ve şahin saldık’, ‘Bölgenin doğal hayatına katkımız oldu’ diye bir çalışması haber yapıldı. Tabii ki, saygı duyuyoruz. Tabii ki, buradaki doğan ve şahin neslinin artırılması lazım. Ancak buraya doğan ve şahin salınacaksa önce bunun tespiti yapılmalıydı. Siz buraya 50 yerine 650 tane doğan ve şahin salarsanız, bunların tükettiği canlı miktarını bölgede yok edersiniz. Bölgeye salınan doğan ve şahinler, burada yaşam sürdüren diğer canlıları tüketerek neslini tehlikeye soktu.”
HAYVANLAR AŞIRI SULANMA SONUCU KÖYLERE YUVA YAPMAYA BAŞLADI VE…
Her olayın birbirini tetiklediğini kaydeden Başkan Yaşar Ergün, “Göller bölgesindeki sulak alanların düşük olduğu bölgeler aşırı su birikimi nedeniyle sular altında kalınca, bu bölgelerdeki sazlıklar içerisine yavrulama, yumurtlama ve çoğalma ihtiyacı hisseden ördek, kaz, karabatak gibi yüzlerce hayvan çeşidi köylere yakın bölgelerdeki kurak alanlara yavrulamak için yuva yapmaya başladılar.
Durum böyle olunca ise; bölgedeki çakal, tilki, sansar ve domuz gibi yırtıcı hayvanlar, çoğalmaya çalışan bu hayvanların ya kendilerini, ya yuvalarını veya da yumurtalarını yok etmeye başladılar. Yani bölgede bazı hayvanlar çoğalmaya çalışırken, salınan yırtıcı hayvanlar yuvaların üzerindeki dişi ördeği parçaladı veya yumurtasını yedi” şeklinde konuştu.
YANLIŞ UYGULAMALAR, TARIM ARAZİLERİNE DE ZARAR VERDİ
Başkan Yaşar Ergün, şöyle devam etti; “’Bölgedeki doğal hayatı zenginleştiriyoruz’ diyerek yapılan uygulamalar, tarım, balıkçık ve hayvancılıkla uğraşan insanların tarım arazilerine zarar verdi. Salınan yaban domuzları, insanların karpuz, mısır, buğday, arpa ve yulaf gibi ekimlerine zarar verdi. Diğer taraftan salınan yırtıcı hayvanlar ise bölgede koyunculuk, büyükbaş hayvancılık yapan ve kömüş (MANDA) yetiştiriciliği yapan insanların hayvanlarını ve yavrularını buradaki doğal hayatın içinde parçalayarak yok etti.”
“’BEN BİLİYORUM. BEN BU İŞİ KİTABINDAN OKUYORUM’ DİYENLER…
“Doğal hayat, tamamen yırtıcı hayvanlardan örtüşen hayat mıdır? Yoksa tüm canlıların bir arada yaşadığı ve dengesinin korunduğu yaşam mıdır?” diye soran Başkan Yaşar Ergün, “Sorularımıza verilen cevaplar bizi üzüyor. Biz köylüler diyoruz ki; burada yaşayan insanlarla el ele verip ortaklaşa alınacak kararlar ve yapılacak hizmetler doğal hayata gerçek hizmeti yapacak insanların eseri olacaktır. ‘Ben biliyorum. Ben bu işi kitabından okuyorum’ diyenler, üzülerek söylüyorum bu bölgedeki doğal hayatı kısa süre içerisinde bitirecekler” açıklamasını yaptı.
KAPALI KASA PLASIZ KAMYONETLERLE VAHŞİ HAYVAN BIRAKILDI
Açıklaması devamında şok bir iddiada bulunan Sınırlı Sorumlu Yörükler Köyü Su ürünleri Kalkınma Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Ergün, “Bölgede yasayan köylülerimizin tespitidir. Kapalı kasa bazı araçlarla, bölgemizin ıssız kesimlerine ÇAKAL, TİLKİ, SANSAR VE YABAN DOMUZU bırakıldığı tespit edilmiştir. Bu işi araştırmaya kalktığımızda, üzeri tamamen yazısız ve plakaları sökülmüş kapalı kasalı araçlarla bu bölgedeki yaban hayatını etkilemek için bu hayvanlar bırakılmış. Bölgemiz doğal bir SİT alanı ve burada yaban hayatı destekleyecek hayvanların olmasını bizler de destekliyoruz. Ancak ‘Sorun yaratır mı? Yaratmaz mı?’ diyerek, öncelikle bunun altyapısının incelenmesi lazım. Daha sonra bu uygulama faydalıysa yapılmalıdır.”
DOMUZ TARLAMA GİREREK KARPUZLARIMI TALAN ETTİ
Yörükler Mahallesi (Köyü) sakinlerinden Hikmet Ergün ise “Karpuz ektik ve bir tek karpuz satmadan domuz tarlama girerek karpuzlarımı talan etti. Tarlamda hiç bir şey kalmadı. 3 bin lira da masrafı var. Bu masrafı nereden karşılayacağım? Domuza zarar versem, yakamı kurtaramam. Şimdi ben ne yapayım? Domuz yokken 10 ton karpuz satıyordum, şimdi 4 senedir karpuz yapamıyorum. Patates eksem, domuzun elinden patatesi almak da mümkün değil. Ben sadece 2 dönümlük araziyi anlatıyorum. Daha bir sürü arazimde bu sorunları yaşıyorum. Birileri artık bu soruna bir çare bulsun.”
KÖYLÜ SICAĞIN ALTINDA AT ÜZERİNDE HAYVANLARINI KORUMAYA ÇALIŞIYOR
Kömüş (Manda) sahiplerinin atların üzerinde hayvanlarını yırtıcı hayvanlardan koruduklarını kaydeden Hikmet Ergün, “Köylü sıcağın altında at üzerine dolaşıyor. Yırtıcı hayvanlar, kömüşlerin yavrularını parçalıyor. Devlet bize destekleme verdi, çakallar gelip hayvanlarımı yediğinde ben bu geri ödemeyi nasıl yapacağım? İlçe Tarım Müdürlüklerine gidiyoruz ‘Bizim mevzumuz’ değil deniliyor. Biz ‘köylüyüz’ diye yapıyorlar bunu. Bizler can taşıyoruz kardeşim. Şu hayvanların elimizdeki kayboluştan kahroluyoruz” diye konuştu.
TÜM RESMİ KURUMLAR VE BÖLGE HALKI ELELE VERMELİDİR
Tekrar konuşan Başkan Yaşar Ergün, “Tarım ve balıkçıkla geçinen Türk ailelerinden birisiyim. Dedelerimizden gelen mal sahipliğinin getirmiş olduğu ilgi ve alakayla bu işin üzerine düştük ve göller bölgesi için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bu anlamda ise doğal hayatın ciddi anlamda savunucularındanız. Beni bağışlasınlar, kimseyi suçlamak istemiyorum ancak; mevki ve makam sahibi insanların masa başı müdürlüklerinden ibaret doğal hayatı koruma ve kollama çalışma yapmalarına karşıyız. Eğer ki, buradaki doğal hayatın dengesini korumaya çalışacaklarsa; tüm resmi kurumların bu bölge insanlarıyla, bölgedeki tarım ve su ürünleri kooperatifleri ve diğer birliklerle el ele sorunları kökten çözecekleri, tarım ve balıkçılıkla uğraşan insanların da fikirlerini alarak çalışmalar yapmaları gerekmektedir. Burada doğal hayatı zarar görmeden geleceğe hazırlayacak ve çocuklarımıza emanet edebilecek seviyede çalışmalar yapılmalı. Biz, ‘Gidin şu bölgedeki şu işi yapın’ değil, ‘Buradaki yaşayan halkla iyi bir konsorsiyum oluşturun ve sorunları kökten çözün’, ‘Hiçbir birime zarar vermeyecek çalışmanın içerisinde olun’ diyen bir sistem geliştirilmesini istiyoruz” dedi.
SAMSUNHABER.COM DERGİSİ / TOLGA BİRGÜCÜ