Samsun Haber – Samsun Yelken Kulüpte düzenlenen sempozyuma Türk Dişhekimleri Birliği Genel Başkanı Dr. Ali Rıza İlker Cebeci, Türk Dişhekimleri Birliği Akademi Başkanı Prof.Dr. Murat Akkaya, Türk Dişhekimleri Birliği eski Genel Başkanı Celal Korkut, Samsun-Ordu-Sinop-Amasya Dişhekimleri Odası Başkanı Abdullah İlker ve diş hekimleri katıldı.
Sempozyum öncesi konuşan Samsun-Ordu-Sinop-Amasya Dişhekimleri Odası Başkanı Abdullah İlker, 13. Karadeniz Bahar Sempozyumunda meslektaşları ile birlikte olmanın mutluluğunu yaşadığını belirterek, “Kamuda çalışan meslektaşlarımızın sorunları, diş hekimliği öğrencilerinin sorunları, serbest çalışan diş hekimlerinin sorunları artarak çoğalmıştır. Tüm bu sorunları tartışmak üzere mesleğimize yön veren, vermiş olan Türk Dişhekimleri Birliği Genel Başkanlarımızın katılımı ile panel düzenliyoruz” dedi.
ÜTS ile her ürün kayıt altına alınacak
ÜTS ile Türkiye’ye giren her ürünün kayıt altına alınacağını belirten Türk Dişhekimleri Birliği Genel Başkanı Dr. Ali Rıza İlker Cebeci, “Tıbbi Cihazlar Kurumunun da yayınladığı yönetmelikler var. Ürün Takip Sistemi (ÜTS) diye de bir şey başladı. ÜTS iyi bir düzenleme gibi görünüyor. Bu tür tıp alanında kullanılan ürünlerin takibini sağlayacak. Takip sağlandığı zaman nereden geldiği, nasıl gittiği, yasal prosedürlere uyularak mı girmiş, nasıl korunmuş bunlarla ilgili bütün şeyleri ÜTS sağlayacak. Bizim Türk Dişhekimleri Birliği olarak bu ürünlerin takibini sağlamamız yasal sınırlarımız içerisinde değil ve böyle bir yaptırım ve gücümüz yok. Ancak devletin tıbbi cihazlar kurumu ile yaptığı gidiş iyi görünüyor. Bizde diş hekimlerinde kullandıkları ürünlerin takip sistemine girişlerini sağlamak zorundalar. Henüz tam olarak başlamadı. Nisan sonu itibariyle başlanacağı söyleniyordu. Hem ürünü Türkiye’ye getirmiş olanlar ürünü sisteme girecek, hem de ürünün kullanıcı olan bizler ürünü sisteme gireceğiz. Bunlar çift kontrol yapılacak. Türkiye böylece artık ürünler ilgili birimlerin izni ile mi geliyor yoksa kaçak mı giriyor. Bunlar çok rahat anlaşılabilecek” diye konuştu.
Diş hekimliği mesleğini diş hekimlerinin yaptığı sürece kaçak malzemelerde azalma olacağının altını çizen Cebeci, “Türkiye’de serbest çalışan dişhekimleri, diş hekimliği hizmetlerinde cidden iyi yol aldılar. Meslek içi eğitim programları da destekliyor. O nedenle çok münferit birkaç vaka dışında yaygın kötüye kullanım yok. Ama habercilerin de biraz sansasyonel haberlere yatkınlığı var. 1-2 kötü örneğin çok ciddi yansımaları oluyor. Bence olmalı da çünkü o kötü örnekler sayesinde de azalacaktır. Sanıyorum bu ÜTS bu sorunu çözecektir. Geçen sene yönetmeliğimizde bir değişiklik yapıldı. Bizim bu yönetmelikte çok itiraz ettiğimiz bir şey vardı. Diş hekimliği ile ilgili kurum ve kuruluşların meslek dışı sermaye tarafından açılamamasıydı. Artık meslek dışından bir sermaye sahibi de gelip ortak olup, bu kuruluşları açabiliyordu. Diş hekiminin işi ilk olarak sağlık vermektir. Sağlık verdiğinde de gelir elde ediyor tabiki. Bir inşaat firması diş hekimliği alanına niye yatırım yapar. Sağlık dağıtmak için değil. O firmalar kar amaçlı yatırım yaparlar. O kar amaçlı firmalar bütün sağlık alanında olayları etik sınırlarını zorlayacak noktalara götürebiliyor. O nedenle meslek diş hekimlerinin elinde kalırsa o kadar bu duyduğunuz münferit haberler, kaçak malzemeler de azalacaktır” şeklinde konuştu.
Türkiye’de 10 yıl sonra 57 bin Diş Hekimi olacak
Türkiye’de Diş Hekimliği Fakültelerinin çok fazla olduğuna vurgu yapan Cebeci, “Orada çok ciddi bir sorun var. Ben 1990 mezunuyum ve bizim mezun olduğumuz sene Türkiye’de 14 tane Diş Hekimliği Fakültesi vardı. Sonra 2000-2009 arasında özellikle bu sağlıklı dönüşüm politikalarının başlatıldığı süreçte 24’e çıktı. Sonra bu 24 olan sayı 2010-2013 yılları arasında 44’e çıktı. 2014 yılında fakülte sayımız 46’ıydı. 2017 yılında da şuanda devlet üniversitelerinde fakülte sayımız 56 tanedir. Bununla beraber özel üniversitelerde diş hekimliği fakülteleri kurmaya başladılar. Orada da son bu istatistiği aldığım gün 17 taneydi. Toplam 73 tane Diş Hekimliği Fakültesi görünüyordu. Ben buraya hazırlanırken YÖK, Burdur’daki Diş Hekimliği Fakültesi’ne de onay verinde sayımız 74’e çıkmış oldu. Bu korkunç rakam, bu kadar ihtiyacımız var mı bu tartışılır. Nüfus artık oranına biraz bağımlılığı olmalı diye düşünürsek, 2006 ile 2010 yılları arasındaki istatistiklerde ülke nüfusumuz yaklaşık olarak yüzde 10-11 aralığında artarken, Diş Hekimliği Fakültesi öğrenci sayımız yüzde 120,57 artmış. 2015 verileri 25 bin Diş Hekimi olduğunu söylüyor. Bizim yaptığımız hesaplara göre diş hekimleri sayısı 5 yıl sonra 38 bin, 10 yıl sonra 57 bin olacak. Diş Hekimliği Fakültelerinin artmasıyla beraber içerisindeki kontenjanlarda artıyor. Diş Hekimliği Fakülteleri 3 artıyorsa, içindeki kontenjanlarda 5 artabiliyor”
Aile hekimliği gibi diş hekimliği de olamaz mı?
Serbest diş hekimlerine devletin sahip çıkması gerektiğine vurgu yapan Cebeci, “Ağız ve Diş Sağlığı Hekimliğinde ülkeler kendilerine göre modeller geliştirmişler. Genellikle baktığınızda ağız ve diş sağlığı hizmetleri dünyada serbest diş hekimleri tarafından veriliyor. Devlet kurumlarından beklenen de koruyucu diş hekimliği uygulamalarının yönetmeleri oluyor. Bu yönetme illa devletin her şeyi birebir yapması demek değildir. Almanya’da olduğu gibi. Orada koruyucu ağız diş sağlığı hizmetleri 1980’lerde bir programla yapıldı ve şuanda Almanya, dünyada bir örnek modeldir. Türkiye’de de bu rahatlıkla yapılabilir. Çünkü koruyucu ağız diş sağlığı hizmetlerini iyi verirseniz hastalık açığa çıkmıyor. Hastalık açığa çıkmayınca da ne hastanın, ne de devletin bu konuda maddi yükümlülüğü yükseğe çıkmıyor. Serbest diş hekimleri Türkiye’de birçok alanda yerleşmiş durumda. Bunların gidip yatırım yapmadıkları ya da yapamadıkları yerlerde de devlet devreyi girip kamu hastaneleri ile toplum sağlığı merkezleri ile bu işi yapabilir diye düşünüyoruz”
Sempozyum 8-9 Nisan tarihleri arasında Samsun Yelken Kulüpte devam edecek.