banner388
banner390

            Burakcan KAZAN

            George Floyd'un ölümüne neden olan polis şiddetinin videosu sosyal medya aracılığıyla kısa zamanda çok fazla izlenerek Amerika'daki aslında son derece alışılmış görüntülerin medyaya yansıması oldu. Floyd'un 20 dolaylık sahte bir banknot verdiği ihbarı üzerine olay yerine gelen 4 polis memuru Floyd'u etkisiz hale getirmelerine rağmen yerde elleri kelepçeli ve yüz üstü yatırmakla kalmayıp polis memurlarından Derek Chauvin yaklaşık 9 dakika boyunca Floyd'un boğazına diziyle bastırıyor. Floyd defalarca "lütfen, nefes alamıyorum" ve "ayağa kaldırın" diye yalvarıyor. Floyd aynı zamanda "annemi istiyorum" diyor ancak annesini iki yıl önce kaybetmiş olması da işin bir diğer acı yanı. Çevredeki insanlar bu duruma tepkisiz kalmayarak polise uyarılardan bulunmalarına rağmen polisler ambulans gelene kadar Floyd'un boğazına basarak beklemeyi tercih ediyor. Ve Floyd yapılan açıklamalara göre daha ambulans gelmeden öldüğü belirtiliyor. Bu sahneler Amerika'daki ırkçılık karşıtı gösterilerin başlangıcı oldu.

            Irkçılığın Amerika'da uzun bir tarihi var. Ülke yüzyıllar süren kölelik tecrübesi, iç savaşın ana tetikleyicisi olmuştu. Güney eyaletlerin kaybettiği iç savaştan 1960'lara kadar süren ve kurumsal ayrımcılığın resmen son bulması ırkçılık sorununu bitirmedi. 1960'lardaki sivil haklar mücadelesi kurumsal ayrımcılığı federal suç haline getirse bile ırkçılık fiilen devam etti. Köleliğin yarattığı ve ayrımcılığın devam ettirdiği sosyo-ekonomik uçurum siyahi vatandaşlar açısından kapatılması zor bir açık yarattı. Derinleşen bu gelir dağılımı sorunları yetmezmiş gibi polis şiddeti de sık sık siyahi vatandaşlar için gündelik hayatı çekilmez kıldı.

            Detroit (1967), Los Angeles (1992) ve Missouri'deki (2014) gibi çeşitli yerlerde yine günümüzdeki eylemler tarzında geniş çaplı etkileri oldu fakat bu kez ortalık birbirine girdi. Bu yüzden Koronovirüs salgını bile ikinci plana itildi. Yüz binlerce insan sokaklarda ve gösteriler artık yağmaya ve şiddete dönüştü. Ölüm ve yaralanma haberleri artmakta aynı zamanda başta polis merkezleri olmak üzere devlet binaları ateşe veriliyor.

            Amerikan toplumunun en eski ve en derin fay hattının hareketlendiği bir dönemden geçiyoruz. Irkçılık meselesi Amerika'nın kuruluşundan beri var olduğu için kısa zamanda yok edilmesi de neredeyse imkansız. Aynı zamanda eylemlere beyaz gençlerin katılımının yüksekliği ise yeni neslin bu konuda daha hassas olacağını göstermekte fakat bu mücadelenin Amerikan orta sınıfının tamamına mal olduğunu söylemek zor.

            Sonuç olarak görünen o ki Amerika bu krizden çıkıp yine yoluna devam edecektir fakat işin özü nasıl devam edeceğidir. Eğer ciddi reformlar yapılmazsa yine kamu düzeni büyük bir risk altında olacaktır. Bu riskle devam eden bir Amerika daha güçsüz ve savunması olacak ve bir sonraki bu tarz bir depreme daha hazırlıklı yol alması gereken ülkenin ana fay hattı daha da derinleşecektir. Amerika'nın en önemli zaafı olan siyahi nüfusun bıkkınlığı ve sistemin tamamen kendileri aleyhine kurulduğu düşüncesi yine devam edecektir. Bu durum ise daha fazla şiddet, istikrarsızlık ve yönetilemezlik anlamına gelmektedir. Amerika daha önce yaşamış olduğu benzer krizlerdeki toparlanma kabiliyetini tekrar gösteremezse ve halkı buna inandırmayı başaramaz ise işte o zaman meşhur Amerikan rüyasının sonunun geldiğinden bahsetmeye başlayabiliriz.

            Bu konuyla bağlantılı öneri dizi: "When They See Us". Gerçek olaylardan uyarlanan "When They See Us", gerçek bir hikayeyi ekrana taşımaktadır. Daha sonra "Central Park Five" adıyla tanınan beş siyahi genç, işlemedikleri bir suç yüzünden hüküm giyer. Central Park’ta koşu yapan bir kadına cinsel saldırı suçlamasıyla tutuklanan Antron McCray, Kevin Richardson, Yusef Salaam, Raymond Santana ve Korey Wise ülke çapında ses getirecek bir davanın aktörleri alacaktır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
lemars2 2020-06-04 13:50:14

Teşekkür ederim güzel yazı emeğine sağlık

Avatar
Uğur Suat Gülgün 2020-06-04 14:25:06

Çok güzel bir yazı kaleme alınmış.

Avatar
Bayram 2020-06-04 20:43:44

Bilgilendirme için teşekkürler.

Avatar
Ercan Kurupınar 2020-06-04 23:46:54

Emeğine sağlık kardeşim

Avatar
Necip yılmaz 2020-06-05 12:38:10

Çok güzel özetlenmiş bir yazı olmuş . Amerika nın ırkçılık tarihine değinen başarılı bir yazı. Emeğinize kaleminize sağlık.

Avatar
Kemal şen 2020-06-05 14:42:59

öneri dizi gerçekten çok güzel izlemiştim ben de. yazı güzel.