Türk milleti yüzyıllar boyunca kendi egemenliğini kullanmasına engel rejimlerin acısını çekmiş, sonunda ise en uygun idare şeklinin cumhuriyet olduğunu görmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında çekilen birçok acının sonucunda kurulmuştur.
Dolayısıyla da kurulması kolay olmamıştır.
Bütün geçilen yolların, yapılan fedakârlıkların bilincinde olmak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet yaşamasını sağlamak ise hepimizin görevidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yönetim şekli olan 'cumhuriyetin içeriğini ve Önemini günümüzde yeniden hatırlamak mecburiyetindeyiz.
Bu dönemleri hatırlayan veya önemini kavramış Türk aydınlarının hatırlatmalarına her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Cumhuriyet fikri eğitimli kişilerin hatıralarında mevcuttur.
Oy isteyenler yani politikacılar bu görüşü hatırlamazlar, hatırlamak için bir mantığa da sahip değillerdir.
Hakikaten, zamanımızda Atatürk'ün cumhuriyet kavramından neler anladığını hatırlatmak gereklidir.
Bu hatırlatmalar, Türkiye'yi yönetenler veya ileride yönetecek olanlar için son derecede gerekli ve faydalı olacaktır.
Cumhuriyet, yönetim biçimi olarak halkın üstünde hiçbir otorite veya yetkili makam tanımamakta, devlet gücü doğrudan doğruya halkı oluşturan bireylerin elinde bulunmaktadır.
Cumhuriyette en temel kural mutlak surette seçimdir.
Cumhuriyet, en büyüğünden en küçüğüne kadar devlet hizmetlerinin hepsinde veraset usulünü mutlak surette reddeder.
Bunun yerine seçim ve tayin usulünü koyar. İşte cumhuriyetin özü ve gerçek anlamı bu noktada saklı bulunmaktadır.
Cumhuriyet, demokrasinin en gelişmiş şeklidir.
Atatürk’e göre, “demokrasi prensiplerinin en asrî ve en mantıkî tatbikini temin eden hükümet şekli cumhuriyettir”.
Mustafa Kemal Paşa, Samsun’dan Sadarete (Başbakanlık) gönderdiği 22 Mayıs 1919 tarihli raporunda, “Millet, millî hakimiyet esasını ve Türk Milliyetçiliğini kabul etmiştir, bunun için çalışacaktır” demekle, Türk yurdunun ve istiklâlinin kurtarılması yolundaki parolayı bildirmiştir.
Atatürk başta olmak üzere, cumhuriyeti kuranlar; cumhuriyet ile beraber, her zaman demokrasiyi hedeflemişlerdir
Tarih o'na Türklüğün kaderinde adeta bir dönüm noktası olan 20. yüzyılın ilk çeyreğinde büyük bir sorumluluk yüklemiş ve o, bu tarihî sorumluluğu bütün olumsuzluklara rağmen cesurca üstlenip başarıya ulaşmıştır.
Günümüzdeki gelişmeler, Atatürk'ün büyüklüğünü ve vizyonunu her geçen gün bir kere daha ortaya çıkarmakta ve adeta onu ölümsüzleştirmektedir.
Bugünkü ve yarınki nesillere düşen görev,
Atatürk'ü doğru anlayarak doğru anlatmak ve onun, “En büyük eserim,” dediği Türkiye Cumhuriyeti'ne sahip çıkmaktır.
Mustafa Kemal’in Gençliğe emanet ettiği nutkunu oku ve düşün…