Çaresiz kalan, aç kalan, yokluk çeken insan ya hırsız olur ya da dilenci.
Dilencilerin çok az bir kısmı gerçekten yardıma muhtaç olmakla beraber tamamına yakını toplumun insaf, acıma, yardımseverlik ve dindarlık duygularını sömürerek kolay ve haksız kazanç elde etmeye çalışırlar.
Dilencilik; tembellik ve halkın yardım duygularını istismardan başka bir şey değildir. Bunu gerçekleştirmek için daima yoksul görünümlü olmaya dikkat ederler. Engelli olmak veya engelli çocuğu olmak daima avantaj sağladığı için çoğu kez engelli veya hasta taklidi yaparlar.
Ve; Dilencilik taktikleri. Allah sevdiğine kavuştursun, Allah ayırmasın, Allah çocuğunun mürüvvetini göstersin,
Evde hastam var, Açım vs en klişe dilenci cümleleridir.
Bazı durumlarda dilenci çetelerinin eline düşmüş çocuklar sakat bırakılır.
Bir köşe başında bekleyerek geçenlerden para isteme.
Bu tür, en yaygın dilencilik şeklidir.
Sokaklarda gezerek, dükkan önleri, otobüs durakları gibi işlek yerlerde yardım dilenme. Bu tür dilencilik hastanede mahsur kalma, parasızlık nedeniyle yolda kalma gibi mazeretler ileri süren dilenciler tarafından en çok tercih edilen şekildir.
Kapı kapı dolanarak ev sakinlerinden yardım dilenme.
Bu tür dilencilik de yolda kalma veya hastanede mahsur kalma mazeretlerini kullananlar tarafından sıklıkla tercih edilir.
Bazı durumlarda sadece işitme ve/veya konuşma engelli olduğunu belirten bir pankart taşırlar.
Yoksul görünümlü olmayan, genellikle prezentabl kişiler tarafından yapılan dilencilik. Bu tür dilencilikte dilenci, benzin bitmesi, cüzdanını kaybetme vs. gibi mazeretler ileri sürerek insanları dilenci olmadığına, gerçekten yardıma ihtiyacı olduğuna inandırmaya çalışır. Çoğu kez yardım eden kişilerin adresini isteyerek parayı geri gönderme sözü verirler.
Gelişen teknoloji ile birlikte dilencilerin çalışma şekilleri de değişmiştir. Günümüzde dilenci çeteleri cep telefonu ile haberleşerek zabıta veya polis kontrollerine karşı birbirlerini uyarmakta, aynı bölgelerde dilenmemeye dikkat etmektedirler.
Dinimiz, çalışmayı emir ve tavsiye ettiği gibi, bunu üstün bir fazilet olarak görmüş, tembelliği ve buna bağlı olarak dilenciliği de o ölçüde kötülemiş ve yasaklamıştır.
Yoksulu doyurmak, isteyene vermek müslümanın görevidir.
Düşünün bir insanın insana hele de bir çocuğunun topluma el açmasından başka insanlık onurunu daha başka ne aşağılayabilir?
Siz istediğiniz kadar fabrikalar yapın, siz istediğiniz kadar üniversiteler açın, sokaklarınızın köşelerinde el açmış çocuklar var oldukça gelişmişliğinizden bahsetmeniz mümkün mü?
Eğer sokaklarınız el açmış dilenci çocuklar cennetine dönmüşse, sizin özgürlüğünüz, sizin bağımsızlığınız çoktan gitmiştir.