Merak etmeyin, hiçbirimiz depresyonda değiliz.
Ama gerçekten mutsuzuz.
Çünkü tüm mümkünlerin sonundayız.
Düşünmekten, seyirci olmaktan, beklemekten, sabretmekten sıkılmış durumdayız.
Her şeyin fazlasıyla tüketildiğini biliyoruz.
Hakkın ve hukukun ayaklar altına alındığını görüyoruz.
Bilgelik ve liyakatin yerini para aldığına şahidiz.
Kültürel yozlaşmadan, aydın kokuşmasından, bağnazlıktan, sürdürülebilir vasatlıktan sıkılmış durumdayız.
Hayallerimizi bile "hayatı idame ettirmek" üzerine kurmaktan yorulduk, işsiz kalmaktan, fakirleşmekten korkuyoruz.
Taciz, tecavüz, çocuk istismarı, kadına şiddet, cinayet, kaza, hırsızlık, dolandırıcılık, hile, rüşvet, adam kayırma, mal mülk kavgası, para aşkı, makam aşkı tüketti bizi...
Birbirimize inanmıyoruz, eziyoruz, düzüyoruz...
Köleleştirmekten hoşlanıyor, tahammülsüzlükte yarışıyoruz.
Eğriye eğri doğruya doğru demekten korkuyoruz.
Sosyal medyalara endekslediğimiz hayatlardan, “yok mu kurtaracak” paylaşımları yapmaktan, mutsuzken mutlu görünmeye çalışıyoruz.
Birey olarak, toplum olarak, insan olarak tükeniyoruz.
Toplumsal gerçekçiliğimizi düşünmekten yorgunuz.
İktidarın yaptıklarına kızgınız, muhalefetin yaptıklarına kızgınız, etnik milliyetçilere kızgınız, ulusalcılara, sosyalistlere en çok da kapitalistlere kızgınız. Siyasetten nefret ediyoruz.
Din adı altından yapılan ve yapılamayanlardan öyle soğuduk ki neye inanacağımızı bilmiyoruz.
Dinin, milliyetin, vatanın, ülkenin, köyün, şehrin, kültürün, insanın ve zihinlerin içini boşalttık.
Doğru yok hepimize göre doğrular var, haklı yok herkesin haklısı var.
Doğuyoruz ama büyümüyoruz, diriyiz lakin ölüyoruz, utançtan birbirimizin yüzüne bakamıyoruz.
Doğruyu kendi ellerimizle boğuyor, kendi gerçekliğimizi kendimiz bile tahammül edemiyoruz.
"Biz ne hale geldik?"Pekiyi içimizde kaçımız düzeleceğine dair ümit besliyoruz?
Mümin Ağabey vAllahi tam tespit yani. Ama çözüm önerilerini de bekleriz.