banner388
banner390

Dünyamızı ve ülkemizi tehdit eden çevre sorunlarından endişe duyulmaktadır. Hepimiz aynı gezegenin üzerindeyiz.

Tek bir dünyamız var.

Bir çevre düşünürünün kullandığı simge ile, aynı gemideyiz, Bu geminin batması ile hepimiz batacağız. Her ne kadar üst güvertede yaşayanlar daha çok sorumlu olsa da. Bu nedenle, bu sorunlar sadece meydana çıktıkları yerlerdeki insanları ve çevreyi tehdit etmiyorlar.

Tüm insanların sağlığını ve geleceğini tehdit ediyorlar.

Bölgesel Çevre Sorunları ise, daha çok ortaya çıktıkları bölgedeki eko sistemleri ve dolayısıyla insanları tehdit eden sorunlardır.

En önemlileri ise, Eko sistemlerin tahribi ve Biyolojik zenginliğin kaybolmasıdır.

Mahallî Çevre Sorunlarına gelince, bunlar daha çok ortaya çıktıkları yerleri tehdit eden sorunlar olup başlıcaları:  Atık Maddeler (Çöpler), Sanayi ve Kimyasal Atıklar ve Zehirli Atıklardır.

Birkaç yıl öncesine kadar çevre sorunları konusunda bazılarını aydınlatmak bazen zor olabiliyordu. Yerel yönetimleri ve yetkilileri uyarmak için bilimsel raporlara ihtiyaç duyuluyordu. Birçok insan ise çevre sorunlarını ciddîye almıyordu.

Ancak, günümüzde herkes bir şeylerin ters gittiğini bizzat kendi beş duyusuyla tecrübe edebiliyor: Kirlenen hava, su ve denizin yanında; yok olan ormanlar ve buralarda yaşayan canlılar.  Bunların  bir sonucu olarak değişen iklim.  Bir yandan kavurucu sıcaklar, bir yandan sel felâketleri. Son birkaç yıldır âdeta Hz. Nuh’tan bu yana yaşanan en büyük sel felâketlerine şahit olunmaktadır. Bunun en tipik örneği, ülkemizin bazı bölgelerinde aşırı ağaç ve orman kesimlerinin neden olduğu felâketlerdir.

Kısacası, çevremizde ne kadar çok kimyasal madde varsa sağlığımız o ölçüde tehlikeye girmektedir.

Özellikle atık suların nehirlere, göllere ve denizlere boşaltılması çok dramatik çevre sorunlarına neden olmaktadır.

Burada unutulmaması gereken husus, dünyamızın kaynaklarının ve imkânlarının sınırlı olduğunun anlaşılmasıdır.

Yapılması gereken, gerek yöneticilerin ve gerekse insanların, hem ekonomi anlayışlarını, hem tüketim ve yaşayış biçimlerini yeniden sorgulamaları ve düzenlemeleri gerektiğidir.

Tüm bunlardan ötürü yeni bir çevre ahlâkının geliştirilmesi ve sorumluluk şuurunun yerleştirilmesi bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır.

İnsan kendini tabiatın yağmacısı değil onu muhafaza ve geliştirmekle görevli bir emanetçi kabul etmelidir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.