banner388
banner390

Evine ekmek götüremeyen babalar, kocasından dayak yiyen anneler ve her şeyden önemlisi gözümüzün içine baka baka bizleri kandırmaya çalışan siyasiler ve daha sayamadığımız bir sürü şey.

Gerçekte ise her şeyin farkındayızdır,

Bir insan görüyor ve tüm duyargaları çalışıyorsa çevresinde olup biten her şeyden haberdar demektir.

Bir şeylerden haberdar olmak eğer yaşadığınız ortamda duyarlı bir bireyseniz; Yaşanan olaylara karşı bana ne diyemezsiniz.

Çünkü yaşadığınız ortamda yaşananlar size ne değildir.

Nasıl olsa böyle gelmiş, böyle gitmez diyebilmeyi gerektirir.

Yaşanan olumlu ve olumsuz olayları görmezden gelemez, yok sayamayız.

Sokaktaki çöpler, hava kirliliği, zamlar, okula gidemeyen çocuklar, okulunu bitiren çocuklar, aşırı civarında seyreden enflasyona karşın yüzde 'lerle yetinmek zorunda bırakılan işçi ve memurlar…
Gerçekte ise her şeyin farkındayızdır,

Ancak her nedense rahatımızı(rahatsızlığımızı)bozmak, caba ne olur kaygısıyla göze batmak istemeyiz.

Her şeyi zamana ve oluruna bırakmayı tercih ederiz.

Yaşantımızı adeta yap-boz tahtası gibi sürdürmeye çalışırız.

O kadar çok şeyi bir arada doğrusu yapmaya çalışırız ki, sonunda başarısızlıkla sonlanan binlerce işi silerek yeni ufuklara yelken açmak zorunda kalırız.

Ancak bir süre sonra yelken açtığımız o işi de çeşitli nedenlerle silerek, olayı kendi mecrasına bırakırız.

En kolay yolu seçerek yerimizde oturur ancak söyleniriz.

Diğer tarafta ise yaşadığımız toplumun yaşadıklarının kendi yaşamsal değerleri olduğunu çok iyi bilen yürekli ve cesur insanlarda vardır.

Onlar farkına vardıkları her olay karşısında sadece farkına varmakla kalmazlar, o olaya anında müdahil olurlar.

Çünkü çok iyi bilirler ki; bireysel sorumluluklar toplumsal sorumlulukları beraberinde getirir.

Onlar neleri değiştirebilirlerimi sorgular. Bilirler ki emek ve çaba vermeden hiçbir şeyin olması kendiliğinden mümkün değil.

Ne yazık ki toplumumuzda bu sorgulayıcıların sayısı o kadar azınlıkta ki,

Peki toplum olarak neden bu kadar suskun ve sessiziz?

Bunun net ve kesin bir açıklaması ne yazık ki yok.

Acaba hiç bir şey değişmez zannettiğimizden mi?

Korktuğumuzdan mı? Yoksa da kalıtımsal bir durum mu?

Bilsek ki şikayet ettiğimiz her şey de bizimde yadsınamaz bir payımız olduğunu neden susarız, neden korkarız bilinmez…

Acaba küçükler konuşmazlar diye büyütüldüğümüz için mi, ya da hiçbir şey değişmeze inandığımızdan mı?

Yoksa da hepsi mi?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.