Bunu bir düşünün!
Birine dayanarak yürümek güzel bir lüks, rahatlık, ama kendi başınıza kaldığınız zaman acaba ne olacak?
Bunu hiç düşündünüz mü?
Yaşamda insan, tek başına bu dünyaya geliyor ve tek başına çekip gidiyor!
Tek başınıza bu dünyadan çekip gitme durumunuzda ne olacak?
Günümüzün büyük kısmını, dikkat edin, “falanca böyle yapmış, filanca şunu demiş, Ahmet bunu yapmış, Ayşe böyle demiş...” diyerek geçiriyoruz.
Bu şekilde geçirdiğimiz her dakika ve saat, şeytana kulluk etme ve ona tapınma hâlindeyiz demektir.
Allah bizleri, birbirimizle uğraşmak, birbirimizin dedikodusunu yaparak ömür tüketmek için yaratmadı.
Önemli olan, falancanın, filancanın ne yaptığı değil, senin kendi geleceğine dönük bir biçimde ne yaptığındır.
Hiç kimseye hiçbir şey zorla verilmiyor.
Eline geçeni alırsın, işe yarıyorsa değerlendirirsin; işine yaramıyorsa değerlendirmezsin! Benim yolum, kendi doğru yolum bu dersin, kendi yolunu kendin çizersin...
Ama, şu önümüzde kalan kısacık zamanı başkalarının hakkında konuşarak tüketecek kadar lükse hiçbirimiz sahip değiliz!
Ölüm sonrası yaşamı ne kadar biliyoruz ve bu yaşama kendimizi ne kadar hazırlıyoruz?
Sualler bu kadar basit!
Eğer, bir daha dünyaya gelip yapmadıklarını yapma şansın yoksa; ki bu durum kesin bir hükümdür!
Eğer şu Dünya’da geçireceğin vakit, daha sonraki sürecin milyarlarca ve milyarlarca sene sürecek boyutuna göre okyanusa dalmış bir kuşun gagasındaki damla kadar az ve kısa ise!
Ve sen, geleceğini sadece bu süreç içinde kazanma şansına sahip isen!
Hala daha dedikodu ile, gıybet ile, etraf hakkında konuşmakla vaktini harcayacak lükse sahip olduğunu mu zannediyorsun?
Televizyon seyreder, dedikodusunu yaparız; gazete okur, dedikodusunu yaparız; komşuya gider, dedikodusunu yaparız; iki kişi bir araya gelir, hemen dedikoduya başlarız!
Aklı olan, zorunlu konuşmanın haricinde kalan tüm vaktini “zikir” ile değerlendirir, tespih ile değerlendirir.
Öyleyse yapılacak şey, yanlışlardan en kısa zamanda dönmektir.
Fazilet, yanlışını idrak ettiğin anda kendine itiraf edebilmek ve onun gereğini uygulayabilmektir.
Düşünüyorum da, her şey içimizdekilerin bir yansımasıdır bence.
Sonuçta öyle ki sen dışarısının karanlık olduğunu düşünüyorsan önce karanlığı fark etmeli, görmeli, hissetmelisin.