banner388
banner390

Acısıyla, tatlısıyla bir yılı daha geride bıraktık. Her yeni yılı karşılarken olduğu gibi, umutla karşıladık bir yılı daha. Barışı umut ettik, savaşsız bir dünya da, çocukların ölmediği bir dünyada insanca yaşamayı umut ettik.                                                                                                                                                                                     

Umut fakirin ekmeği derler ya, En çokta "elimizdeki piyangoya vuracak bir ikramiye var mı" diye umut ettik ama olsun. Eminim hepimiz bunun Piyango reklamlarından kalma "belki de sıra sizde". "ah bir zengin olsam" şarkısını mırıldanarak kurduğumuz hayallerin yanında, "istihdamın arttığı bir ülkede, işsizliğin ortadan kalktığını da hayal ettik. Yeni yıla sokaklarda giren binlerce çocuk vardı yılbaşı gecesi.                                                                                                                                                                                                                        

Biz o çocuklarımızın da sıcak bir yuvada yaşamaya hakkı olduğunu bilerek, onları sıcak bir yuvada hayal ettik. Hem ne olmuş ki piyango biletinize ikramiye vurmadıysa. Üzülmeyin. Rabbim başka dert vermesin. Sizi bilmem ama ben oldum olası parayı sevemedim. Asla mübalağa etmiyorum, ciddi anlamda paradan hoşlanmıyorum.                                                                                                                                                                                               

Evet  biliyorum  parasız yaşanmıyor. Ve evet kahrolası düzen bizi paraya muhtaç bırakıyor. Buna rağmen sevmiyorum. Her şeyin, ama her şeyin adı para! Pazarda para, okullarda, hastanelerde, doğarken para, hatta ölürken de para. İnsanlığa hakim olmuş bir kere. Bu meret öylesine güçlüdür ki, trilyonluk iş adamlarından, ekmek almakta zorlanan fakire kadar etkisini aynı hırsta ve ölçüde gösterir. Bir gecede milyarları harcayabilen kodaman, beş kuruşluk alacağı için, bir yoksulun evinden kırık dökük eşyasını icra etmeye çekinmez. Kimisi ay sonunu nasıl getireceğini düşünür, kimisi parasını, nasıl ikiye katlayacağını düşünür. Her halükarda akıllarda para, fikirlerde  para. İnsani değerlerin bile parayla ölçüldüğü bir dönemdeyiz. Herkes kendince  ahkam keser, iyilikten güzellikten bahseder, ancak sıra bir insani değer için biraz paraya kıymaya gelince, kırk mazeret arkasına saklanıp, kenara çekilir. Çünkü tapınılan Allah değil, paradır.                                                                                               

Paranın insanlığa verdiği zarar saymakla bitmez. Para, en yakını bile uzaklaştırıyor. Para, kazanmak için yalan söyletiyor. Para, hayattaki tüm mutlu anların en büyük katili oluyor. Para, can alıyor. Çocuklara silah doğrultacak kadar canavarlaştırıyor. Para, nefret ettiriyor. Para, ailenizden mahrum bırakıyor. Para, insanı tüketiyor. Evet tüm bu zararları insanoğlu yaşıyor. Ancak insanlar o kadar aç gözlü varlıklar ki, yaşadıkları felaketler onları daha fazla para istemekten alıkoyamıyor.                                                                                                            

Misal, on yıllardır şans oyunları ve Milli Piyango çekilişlerinde bir defa olsun şansını denemeyen yoktur. Bu şans oyunlarının devamlı müdaimleri, hatta hastalık ve bağımlılık derecesinde olanları da vardır. Şans oyunları, at yarışları, kumar, milli piyango ve iddia oyunlarından elde edilen para, haram olduğu için sahibine mutluluk ve huzur getirmez. Ne demiştik yazımızın başlığında? Para eşittir Bela.                                                                                                                                                                                      

Sonuç! Para mutluluk, huzur getirmiyor. Para ömrü uzatmıyor. Para menfaatsiz, gerçek sevgiyi uzaklaştırıyor. O halde paraya kul köle olmak niye? Ölümlü bir hayatta bu kadar hırs neden ki? Sahip olduklarımız neden bize yetmiyor ki? Neden daha fazlasını istiyoruz ki? En önemlisi para uğruna neden insanlıktan çıkıyoruz?                                                                                                                                                                                                   

Bir yerde okuduğum ve aklımda kalan kısa bir hikaye ile yazımı sonlandırıyorum. Adem  ile Havva'yı kandırdığı için cezalandırılan iblis de onlarla birlikte cennetten kovulmuş, yeryüzünde yaşamaya başlamışlar. İnsanlar doğuyor, yeryüzünde medeniyetler kuruyorlarmış, Günlerden bir gün İblis hoplayıp zıplıyor neşeyle şarkı söylüyormuş. Onu böyle keyifli gören melekler dayanamayıp sormuşlar eski hocaları iblise; Hayırdır, nedendir bu sevincin? Diye. Verdiği yanıt hayret ettirmiş gökteki meleklere.                                                                                                                                                                                      

Para icat edildi, ondandır bu neşem, size ne! Melekler ikinci kez sormuşlar İblise: Olsun bunda ne var ki, bizde bilelim hele? İblis bunun üzerine, Müritlerim çoğalacak diye.
              

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.