Samsun haber -Filozof Ugo Foscolo'nun, "Sanat yalanın doruk noktasıdır" söylemini hatırlatarak, sanatçıyı; uyduran, hayal kuran, kurgulayan diye betimleyen sanatçı Orhan İlyas, İstanbul'dan sonra bir yıldır Samsun'da yaşıyor. Kendisi ile çalışmaları (hayalleri, yalanları) üzerine konuştuk.
*Öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1962 yılında Trabzon'da doğdum. Hayata, sanata, karamsar, umutsuz bakan kişiliğim belki de ilkokulda katılıp, "sen yapmadın" deyip, resim yarışmasına verdiğim resmimin diskalifiye oluşumla başladı. Lise yıllarımda Trabzon Genç Sanatlar Grubunu oluşturarak karma resim sergileri açtık. İlk kişisel sergimi 1980 yılında Almanya'da açtım. 1986 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Heykel bölümüne girdiğimde oğlum iki aylıktı. Gurbette ev ve birincilikle girdiğim okul birlikte yürümedi. Okulu yarım bırakıp 1990 yılında Trabzon'a geri döndüm. 1997'de gelen öğrenci affı ile tekrar okula dönünceye kadar kurduğum atölyede desen derslerinin yanı sıra, özgün çalışmalarım ve sergilerim oldu. 40 yaşımda Mimar Sinan Üniversitesi'nden zar zor mezun oldum. Günümüze kadar 6 kişisel, 3 ikili ve çok sayıda karma heykel ve resim sergilerim oldu. Ayrıca memleketimizin muhtelif şehirlerinde de anıtsal heykel, rölyef ve dekoratif çalışmalarım oldu. Halen Samsun Körfez'deki atölyemde özgün çalışmalarımın yanı sıra heykel ve desen kursumu sürdürmekteyim.
*Peki sizce sanatçı nedir?
İnsanı, hayvanı, hayatı, doğayı, evreni, Tanrı'yı dert edinip kendi his, duyu ve yetenek süzgecinden geçirebilen sanatçı, süzgeçten akansa sanattır.
Mülki amirlerimizle görüşmeye çalıştım, şehrimize sanatsal anıt-heykeller önerdim. Sanatın doğumhanesinde görülmesi gerekliliği açısından atölyeme davet ettim. Yoğunluktanmış hiçbiri teşrif edemediler. Biraz sitem edeyim; 950 TL emekli maaşımla atölyeyi yaşatmaya çalışırken, memleketimizde sözüm ona sanatçı diye bir uçak dolusu magazin sürüsü, Türk milletini temsil eden şehit, gazi, kahraman Mehmetçiğimize moral vermeye götürülüyor.
Önemli konulardan biri de; kamuya hitap eden alanlara sanat eseri yaptıracak olan yetkili, amir, yönetici neyse; fiyat teklifi alıp, ucuz olana yaptırıyor. Alana yerleştirilen iş sanatsal mıdır değil midir, kimsenin umurunda değil. Anıt-heykel işi ortaöğretim resim öğretmenine yaptırılıyorsa, Güzel Sanatlar Fakültelerindeki heykel bölümleri neden var?
Anıt-eser dikildiğinde yaptıranın, yıkıldığında ise; yapan sanatçının esamesi okunan bir anlayıştayız maalesef. Memlekette, "Sanatçı olamadım ama, sanancı da olmadım, olmayacağım" deyip çıkalım bu sitemkarlıktan.
"Ben; incir, ceviz ağaçları gibi çiçeksiz meyve verenlerdenim; şan, şöhret, ün benim neyime, ben falanım, filanım"
*Çalışmalarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?
Resimlerde zaten var olan klasik hacimsel figüratif anlayış heykel ile harmanlanıp tamamen üç boyut kazanmıştır. Yanlıştır demiyorum ama zenne yaprak, tel işler sevmiyorum. İçsel yapı ile ilgili. Heykelde ana branşım taştır, mermerdir, yani yontudur. Ağır olacak, güç taşıyacak, elle tutulur, üç boyutlu olacak.
İçerikse; tasavvufi anlayıştan yola çıkıp vaaz niteliği taşır. Negatiftir, acı, hüzün kokar; pozitifi, karşıtını anımsatma amaçlıdır. Arada derece bir çiçek, bir peyzaj resmi yapmış olsam da; resmimin de heykelimin de ana teması insandır. Herkes insan, derdim; İnsan-i olabilmekte.
*Samsun'a ne zaman geldiniz, neden Samsun ve sizce samsun sanata değer veriyor mu?
Mart 2017'de evimi, Ağustos'ta ise atölyemi İstanbul'dan Samsun'a taşıdım. Samsun bizi barındırır, bize bakarsa kalıcı olma niyetindeyiz. Çok sevdim, özellikle sahili, bir şehir boydan boya kumsal. İnsan-deniz koparılmamış.
Samsun ve sanat adına bir şey söylemek için henüz erken diyebilmek istiyorum. Görüşme yaptığım yetkililerinden beklediğim ilgi ve alaka sözde kalmayıp, hayata geçer ise; umarım kaldıkça sevdiğim, sevdikçe kaldığım bu şehirde yaşamak için imkan ve fırsat bulurum. Sağlığım, ömrüm elverdiğince yaşadığım şehre ve ülkeme sanat hizmeti verme derdindeyim.