Kılıçdaroğlu, ekonominin gidişatının iyi olmadığını belirterek, "Aslında bunu politikacı değil, sıradan bir vatandaş olarak da hissediyoruz. Gerçek anlamda ifade etmek gerekirse mutfaklarda yangın var. Türk lirası olağanüstü değer kaybediyor. Fakat, çözüm üretecek organ yok Türkiye'de. Normalde Merkez Bankası'nın fiyat istikrarı ile uğraşması gerekirken, Merkez Bankası işlevini bırakmış, Türk lirasının değer kaybetmesi ve dövizin yükselmesine seyirci olarak bakan bir kurum. Fiyat istikrarı konusunda yasal olarak yetkilendirilen bir kurum nasıl olur da sadece seyirci pozisyonda kalır? Müdahale edemiyor, müdahale araçları yok. Rezervi yok. 128 milyar doları buharlaştırdılar. Nereye gitti hala belli değil. Net rezervi eksi 35 milyar dolar. Müdahale edilemiyor. Bütün bunlara karşın, bizim bir sorumluluğumuz var. Bu gidişe sessiz kalmak doğru değil. Seyirci kalmak doğru değil. Çözüm üretsinler diyoruz, ekonominin gidişi konusunda bir şeyler söylesin diyoruz. Türk lirasının erimesini nasıl durduracaklar? Bu konuda birisi çıkıp bir açıklama yapsın diyoruz. Karşımıza bir duvar çıkıyor. Açıklama yok" dedi.
Kendilerini Türkiye'nin gidişi konusunda sorumluluk hisseden genel başkanlar olarak niteleyen Kılıçdaroğlu, "İki genel başkan bir araya geldik. Sonunda bütün fatura sokaktaki vatandaşa çıkıyor. Saraydakilerin keyfi yerinde. Türk lirası eriyor. Döviz yükselince sadece seyirci kalıyorlar. Gidişat konusunda, 'Nasıl çözeceksiniz? Nasıl düzelteceksiniz?' diye sorduğumuzda bir duvar var. Garip bir yapıyla karşı karşıyayız. Tabii Türk lirası eridikçe Türkiye ekonomik standartların tamamen altında yoksul bir ülke görünümüne sahip olan bir ülke çıkıyor karşımıza. Her şeyi ucuzlamış, fabrikaları ucuzlamış. Çok daha düşük bir dolarla tamamının satın alınabileceği yönünde bir algı ortaya çıkmış. 'İhracat yapacağız, ihracattan sonra Merkez Bankası'nın rezervi artacak, cari fazla vereceğiz, ekonomiyi düzelteceğiz.' ifadeleri tamamen akıl dışı. Tamamen akıl dışı. Bilgi ve bilim dışı. Böyle zırvalıklarla, saçmalıklarla bir ekonomi yönetilemez. Yine kendilerine çağrı yapıyoruz. Yönetemediğinizi biliyoruz. Yönetemiyorsunuz. Merkez Bankası'nın müdürü ol. Çık açıklama yap. Ya da 'Merkez Bankası'na müdahale etmeyi ben doğru bulmuyorum.' diyorsan müdahale etme. Koskoca bir kurum, sadece Türkiye'de değil, dünyada itibarsızlaştırıldı. Kendisine açık ve net bir şekilde çağrıda bulunuyorum. Yönetemiyorsun, milletin sırtına daha fazla yük yükleme. Bu kadar yükü bu millet çekemez. Bir an önce Türkiye'nin seçime gitmesi gerekiyor. Yazıktır, günahtır" diye konuştu.
"İster esnafa, ister çiftçiye, ister emekliye, ister işçiye, ister memura, ister apartman görevlisine, kime sorarsanız sorun. Her yerden bir feryat çıkıyor" diyen Kılıçdaroğlu, "Gecikilen her gün topluma maliyetini artırıyor. Bir zam yağmurudur geliyor. Ülkemizi seven, ülkemizin insanını seven, sorunların kısa sürede çözülmesi için çaba harcamayı kendisine görev edinen bir siyasal anlayışla açık ve net çağrımızı yapıyoruz. Ülkeyi yönetemiyorsunuz. Yazıktır, günahtır. Daha fazla savurmayın. Bir an önce seçime gidin. Yeni bir hükümet gelsin, doğru dürüst bu ülke yönetilsin. Bunun yapılması gerekiyor. Bu nedenle Genel Başkanımızla ve arkadaşlarıyla görüştük. İYİ Parti'nin de iyi bir ekonomi kurmayı var. Bizim de iyi bir ekonomi kurmayımız var. Dolayısıyla gidişattan duyduğumuz endişeleri karşılıklı paylaştık. Bu nedenle Akşener'i ve arkadaşlarını ziyaret ettim" dedi.
İYİ Parti lideri Meral Akşener ise, Türkiye'de tencerenin kaynamadığını belirterek, "İşsiz gençlerin iş bulamadığı ve umudu kalmadı. Üniversite mezunu çocuklarımız garsonluk yapmak üzere Kanada'ya, Avustralya'ya, Yeni Zelanda'ya gitmek için yol arıyor. Tencere kaynatamayan kadınlar dertlerini, benim kulağıma anlatıyor. 23 aydır ilçe ilçe, esnaf esnaf, il il yaptığım gezilerde gittikçe ağırlaşan bu ekonomik tabloyu bizatihi yerinde gördüm. Gören bir şahıs olarak şu an itibarıyla Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik şartların tahminimizden öte vatandaşlarımızı etkiliyor. Bu şahsım devletinin bu Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ülkemizi uçuracak, aşılacak, kaçılacak söylemlerinin dışında tam tersine yere çaktığı ve fakirlik, yoksulluk anlamında büyük bir ekonomik problemle karşı karşıya olduğumuzu, ekonomisi iyi olmayan devletlerin bağımsızlığının da kuvvetli olmayacağını bilen insanlar olarak biz vatandaşlarımıza bir çare gösterebilir miyiz?" ifadelerini kullandı.
Akşener "Doların 10.50 olduğu, 'Dolarla maaş almıyorum. Bana ne?' diyebilen 5 ve 10 maaşlı saray danışmanlarına söyleyecek sözümüz yok. Ama bu hem ihracatımızı hem ithalatımızı hem çiftçimizi hem besicimizi hem sanayicimizi hem esnafımızı herkesi etkilediğini, etkileyeceğini ve elektrik faturalarından zaten bizar olan hem işletmelerimizin hem esnafımızın hem evlerin bu kışı nasıl geçireceğini, ısınma probleminin Türkiye'de çok ciddi bir şekilde karşımızda durduğunu, İstanbul merkezli Türkiye genelinde yaptığımız yoksulluk araştırmasında yoksulluğun öyle böyle değil, çocuklarımızı bodurluğa ittiği ve buna karşılık ekonomi kitabı yazıp onunla övünen ve devleti kendinin gören bir hükümet sistemi ile bir kişinin kararına hislerine, duygularına, bilgisine, görgüsüne bağlı bir hükümet sisteminin Türkiye'yi getirdiği nokta ortada. Dolayısıyla öncelikle vatandaşlarımızın, milletimizin derdine çözümleri üretip, bunu aslında iki parti de yapıyor ama bir araya gelip acil çözüm reçetelerini ortaya koyup, kamuoyu ile paylaşacağız. Bizim çözüm önerilerimiz biliyorsunuz kamu malı. Alıp keşke kullansalar. Keşke hayata geçirseler ama bu konuda bir çalışma yapmak ve ekonomi kurmaylarımızın bir araya gelmesine karar verdik. Kılıçdaroğlu'nun bu teklifini sevinçle karşıladığımı ifade etmek isterim. Millet İttifakı'nın iki bileşeni olarak diğer siyasi partilerimizin de katılım göstermeleri halinde daha büyüyerek bu sistemi götürmemiz mümkün. Ama bugün itibarıyla CHP ve İYİ Parti'nin ekonomi kurmayları bir araya gelerek çalışacaklar" diye konuştu.
Kaynak: Haberler.com
Karşında çocuk katili düşmanların var, sen de yangına körükle gidiyorsun yazık sana...