Son zamanlarda alerji vakalarında artış yaşandığını belirten Çocuk İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hikmet Tekin Nacaroğlu, bu durumun nedenlerini ve alınabilecek önlemleri açıkladı. Prof. Dr. Nacaroğlu, yaz aylarında açık alanlardan ürün alırken ve restoranlarda yemek yerken alerjik reaksiyon riskine karşı dikkatli olunması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, bağışıklık sisteminin aşırı tepki verdiği anafilaktik şok durumunun çok ciddi olduğunu da belirtti. Nacaroğlu, adrenalin otoenjektörünün bu tür durumlarda hayat kurtarıcı olduğunu da ekledi.
ÖLÜME YOL AÇABİLİYOR
Alerjik şokla ilgili bireylerin nelere dikkat etmesi gerektiğine değinen Dr. Nacaroğlu, “Anafilaksi; alerjik şok en ciddi reaksiyonumuz. Özellikle vücudumuzun ilaç, besin, arı gibi venomlara karşı anormal, abartılı bir bağışıklık sistemi yanıtı. Alerjik şok durumunda dudaklarda kızarıklık, ciltte kabarıklık, nefes almada güçlük, öksürük, hırıltı, kalbin hızlı çarpması, tansiyon düşmesi, kalp durması gibi ölümle sonuçlanabilecek çok ciddi reaksiyonlar karşımıza çıkabilir. Bu durumlarda dışarıda, herhangi bir dış ortamda ya da yanlışlıkla karşılaşma sonrasında alerjik şok durumu tekrarladığında mutlaka yanlarında adrenalin otoenjektörü, kalemi taşımalarını istiyoruz. Adrenalin kalemi hayat kurtarıcı çünkü bir besin alerjimiz var, diyelim ki besinle karşılaştık, 30 dakika içerisinde kalp durmasına bağlı ölüm olabiliyor ya da bu ilaç alerjisinde 5 dakikada gerçekleşebiliyor. Arı sokması sonrası 15 dakika içerisinde gerçekleşebiliyor, bu kadar kısa sürede sağlık kuruluşuna başvurmak çok olmayabiliyor” ifadelerini kullandı.
HER AN HER YERDE GERÇEKLEŞEBİLİR
Yaz mevsiminde tatil bölgelerine gidenlerin de ayrıca dikkatli olması gerektiğini dile getiren Nacaroğlu, "Şok düzeyinde bir alerjimiz varsa 2 adet otoenjektör yazıyoruz. Bacağımızın kanlanmasının en iyi olduğu bölgeye hızlıca uyguladıktan sonra 10 saniye boyunca beklememiz gerekiyor. Özellikle besin alerjisine bağlı da çocuklarda çok sık görmeye başladığımız anafilaksi, arı alerjilerinde de karşımıza çıkıyor. Yazla birlikte tatil bölgelerinde, restoranlarda, teknelerde, herhangi bir yerde, açık alanda, piknik alanında arı sokması sonrası maalesef alerjik şok durumu karşımıza çıkabiliyor. O yüzden mutlaka, mutlaka arı alerjimiz varsa adrenalin otoenjektörü yanımızda taşımamız gerekiyor. Aşılama yapıyoruz, duyarsızlaştırmaya çalışıyoruz. Özellikle arı sokması sonrası şok durumunuz varsa aşı tedavisi için mutlaka bir alerji uzmanına başvurmanız gerekiyor" sözlerini kaydetti.
BESİN ALERJİ GÖRÜLME SIKLIĞI GİDEREK ARTIYOR
Son 10 senelik zaman zarfında besin alerjisi görülme sıklığının giderek yükseldiğini belirten Prof. Dr. Nacaroğlu, “Açık alanlardaki beslenme, açık büfe kullanımları besin alerjilerinde kazara karşılaşma riskini artıyor. Açık alanlarda satılan yiyecekler, içecekler içerisine arı venomları girebiliyor. Mutlaka bu konuda ebeveynlerimizin dikkat etmesi gerekiyor. Dışarıda yemek yediğimizde restoranlara bilgi vermemiz gerekiyor. Ne zaman, nerede, nasıl karşılaşacakları belli olmayabiliyor. O yüzden adrenalin otoenjektörü hayat kurtarıcı. Son 10 yılın alerji salgını olarak besin alerjilerini adlandırıyoruz.
İŞLENMİŞ VE GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ GIDALAR!
En önemli risk faktörlerinden bir tanesi; işlenmiş, genetiği değiştirilmiş besinlerin kullanımı, besinler içinde tatlandırıcı, koruyucu maddelerin kullanımı, sezaryen doğum, antibiyotik kullanımına bağlı bağırsaktaki iyi bakteri çeşitliliğimizin azalmasının besin alerjisini giderek arttırdığını gösterilmiş. Diğer önemli bir husus yeni yapılan bir çalışma sonucu ortaya çıkan özellikle bu sanayi tipi, dışarıda restoranlarda, endüstrinin kullandığı bulaşık makinelerinde yüksek konsantrasyonda deterjan kullanılıyor ve çok kısa sürede bulaşıklar yıkanıyor. Buna bağlı olarak da tabaklar, bardakların üzerinde yüksek miktarda bu deterjanlar kalıntılar olarak kalıyor. O tabakları, bardakları kullandığımızda maalesef deterjanları bir miktar almış oluyoruz. Bu deterjanları ağız yoluyla aldığımızda hem yemek borumuzda hem bağırsaklarımızda bariyerler bozularak besin alerjisi giderek daha sık görülmeye başlanıyor. Evde de deterjan kullanımında yıkama sonrası su ile tekrar bir durulama yapmak bu gibi zararlı etkenlerden uzak durmak açısından bize yol gösterici olabilir" sözleriyle işlenmiş gıdanın en önemli risk faktörü olduğuna işaret etti.
BİLİNÇLENİLMEZSE ÖLÜM RİSKİ TAŞIR!
Toplumun alerjik reaksiyonlara karşı bilinçlendirilmesi gerektiğini aktaran Prof. Dr. Nacaroğlu, “Özellikle yer fıstığı alerjisi, ABD’de, İngiltere’de çok sık görülen bir alerjen, anafilaktik şoka neden olabiliyor. Bu konuda toplumumuzu bilinçlendirmemiz, hastalarımızın mutlaka dikkat etmesi gerekiyor. Maalesef bu konuda bilinçliliğimiz çok fazla değil, aynı kullanılan bıçakla geçen miktar, aynı tezgahtaki bulaş bile şoka neden olabiliyor. Burada mutlaka, mutlaka bulaşları, kazara karşılaşmaları önlememiz gerekiyor. 10 yıl önce besin alerjileri görmezken şu an polikliniğimizde neredeyse her gün 17 çocuktan bir tanesinde besin alerjisi görmeye başladık. Şu anki gördüğümüz besin alerjileri daha uzun yaşlara kadar devam ediyor, daha ciddi. Şok düzeyinde reaksiyonlarla karşımıza geliyor. Hem alerji görülme sıklığı hem şiddeti arttı hem de görülen alerjilerin maalesef uzaması, daha kalıcı olması giderek artıyor” sözleriyle konuşmasına devam etti.
CANLI BAKTERİLERLE ÖNLENEBİLİR!
Çocuk İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hikmet Tekin Nacaroğlu, besin alerjisinin artışında bağırsaktaki canlı bakterilere dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Sezaryen doğumdan, gereksiz antibiyotik kullanımından ve katkılı ürün tüketiminden kaçınarak bağırsaktaki iyi bakterilerimizi artırabiliriz. Bu önlemler, besin alerjisinin artmasını engelleyebilir" dedi. Nacaroğlu, son 10 yılda besin alerjisi olan çocuklarda anafilaksi vakalarının maalesef 7 kat arttığını belirtti ve ekledi: "Alerjik şok, ölümle sonuçlanabilen ciddi bir durumdur. Bu nedenle besin alerjisi olan çocukların diğer çocuklar arasında kazara maruz bırakılmaması çok önemlidir. Her ebeveynin ve her çocuğun bu konuda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Hastalarımızın adrenalin otoenjektörlerini yanlarında taşımaları da hayati önem taşımaktadır."