Serebral palsi hastalığı nedeniyle 32 yıldır yatağa mahkum yaşayan Gülşah, elleri yerine ayaklarını kullanarak tek eğlencesi televizyonu açabiliyor. Bir özel eğitim rehabilitasyon merkezine devam eden Gülşah, yakında evde eğitim almaya başlayacak.
HAYATINI ADADI
32 yıl önce ilk çocuğu Gülşah’ın hiç ağlamadan mosmor dünyaya geldiğini söyleyen anne Fadime Sezer, “3 ay sonra fakültede kan değişecek dendi. Köyde oturuyorduk imkanlarımız kısıtlı idi götüremedik. Bir yaşına geldiğinde biberon tutamıyordu. Kafa dengesi yoktu. Tıp fakültesine gittiğimizde bize emsalleri gibi olamayacağı söylendi. Dünyam yıkıldı” dedi.
Sevgiyle her zorluğu aştıklarını söyleyen Fadime Sezen, “Engelli annesi olmak çok zor bir şey. O anlatılamaz çünkü o dünya ile beraber yuvarlak bir çemberin içindeyiz. Döner teker gibi kilometrelerce koşa koşa yorulmadan, aşa aşa gidiyoruz o tepeleri” diye konuştu.
HASTANELERDEKİ DURUMDAN YAKINDI
Kızına rapor alırken yaşadıkları zorluktan bahseden Anne Sezen, “Buradan büyüklerime şunu söylüyorum: Bir hastaneye gittiğimizde kurullarda onların incelenmesi gerekiyor. Biz gittiğimizde saatlerce tahlil bekliyoruz. Evimde fizyoterapist bakım hizmeti istemeye gittiğimde orada rapor çıkartırken zorluklarla karşılaştım. Okula göndereceğimiz zaman raporlarımız niye bir yıllık olsun. Bizim çocuklarımız sürekli zaten. Bir yıllı rapor olur mu? Ben geçen sene aldığım raporla okula gidemedim. Çünkü kızım hasta oldu. 6 ayımız hastanelerde geçti. Gidiyoruz aynı kişiler, aynı davranış. Bunlara bir çözüm istiyoruz” şeklinde konuştu.
HAYALİNİ GERÇEKLEŞTİRDİK
“Kızımın emsalleri 18-19 yaşlarına yaklaşınca kızım bana bir şeyler tarif ediyor. Annesine sordum ne demek istiyor diye. O da bana dedi ki emsalleri gelin oldukça düğün istiyor dedi. Annesiyle beraber gittik gelinlik aldık. Kızım hangisini beğenirsen giyersin sana düğün yapacağım dedim. 10 sene önce ben kızıma büyük bir düğün yaptım. Ama tabii ki damatsız yaptık. Konvoylarımızı yaptık, davulu, zurnamızı çaldık. Köprü geçişleri yaptık Kızılırmak Köprüsü’nden konvoyla alinde, bütün çevremiz, köylümüz herkes geldi. Çok kalabalık bir konvoyumuz oldu. Çocuğumuzu memnun ettik. Baba olarak çok büyük duygu yaşadım. Onu mutlu ettim ya o beni çok mutlu etti.”