Doğangüneş yaptığı açıklamada; "Üniversite sınavına hazırlanmak her şeyden önce ciddi bir emek isteyen ve takip bekleyen bir süreçtir.Bu süre zarfında sorumluluğun büyük bir kısmı elbette öğrencinindir fakat velilere ve öğretmenlere de kritik görevler düşmektedir." ifadelerini kullandı.
ŞUBAT AYINA DİKKAT!
Ögrencilerin belli bir dönemden sonra ders çalışma isteklerinin azalacağını vurgulayan Doğangüneş; "Öğrenciler, eylül-ekim aylarında herkes gibi büyük bir istekle yoğun bir çalışma temposuna başlarlar fakat bu tempo, deneme sınavlarında istenilen netlere ulaşılmadığında ve yorgunluk başlayınca yavaş yavaş düşer. Özellikle şubat ayı bir kırılma noktasıdır. Bu aydan sonra öğrencilerde moral bozukluğu ve gerginlik artabilir. Mart ayından sonra ise maalesef bir çok öğrencide "salma" dönemi başlar. Özellikle 12. sınıflar kendi aralarında "mezuna bıraktım" ifadesini kullanarak birbirlerini de olumsuz etkilerler. Halbuki "mezuna bırakmak", sınava girdikten ve sınav sonuçlarını gördükten sonra verilmesi gereken bir karardır. Öğrencinin henüz kendi potansiyelini görmeden ve yeterince çalışmadan seneye bırakması, biraz da sorumluluktan sıyrılıp, işin kolayına kaçmasıdır.İşte bu zaman diliminde öğrencilerin motivasyonunu yüksek tutmak ve ona yol göstermek çok önemlidir. Öğrenciler böyle dönemlerde, onlarla doğrudan ilgilenen, çalışma programları yapan ve bu programları takip eden öğretmenlerinin varlığıyla, kendilerini daha güvende hissedeceklerdir" açıklamasında bulundu.
SINAV, EVDE NE KADAR KONUŞULMALI?
Velilerin bu dönemdeki tavırlarının çok önemli olduğuna değinen Doğangüneş; "Sınavın evde ana gündem olarak konuşulması, öğrenci üzerinde bir süre sonra baskı oluşturacaktır. Velilerimiz elbette öğrencilerinin durumunu takip etmeli ve bunu hissettirmelidir. Fakat bu takip süreci evde çatışmalara sebep olmaya başladıysa, bu noktada öğrencilerin rehber öğretmenleriyle durum mutlaka paylaşılmalıdır" dedi.
ORTAMI GERMEYİN KARDEŞİM.
Çok haklısınız hocam
Bu dedikleriniz zaten bilinen gerçekler.
Aynen öyle bize iyi davranın