banner388
banner390

Bizler zamanın hızına yetişemez olduk. Teknolojik imkânlar artıp, hayatımız kolaylaştıkça sanki zaman da bizden intikam alırcasına daha hızlı akıyor, çok çabuk geçiyor.      

Eskiden saatlerce süren bir iş artık tek tuşla oturduğumuz yerden bile hallediliyor.                                   

Her şey otomatikleşti, biz insanlar bile. Evde, işte, hayatımızın her alanında makinelere teslim olduk. Evet her şey bu kadar basitleşti ama yine de hepimiz ciddi bir zaman darlığı yaşıyoruz.                         

 Günler aylar birbirini kovalıyor. Bir bakıyoruz haftanın başındayız, bir de bakıyoruz ki sonuna gelmişiz. Her gün bir diğer güne daha yaşlanmış olarak giriyoruz. Bize verilmiş süresi sürpriz bir ömrümüz var.                                                                                                                                                       

Bizleri nelerin beklediği de bunun içinde saklı.                                                                                                         

Peki burada bizim gücümüz nereye kadar? Kendimiz için günlerimizi daha anlamlı hale getirmek için neler yapıyoruz? İnsanın ömründe kontrol edemediği çok şey olduğu kadar, kendi iradesiyle değiştirebileceği şeylerin fazlalığı da hepimiz için bildik bir cümle... "Hızla geçen bu günlerin birbirinden farkı nedir?" "Ömrümüzün ne kadar kıymetini bilerek yaşıyoruz?"

Bugün olmazsa yarın öyle ya da böyle hepimizin hayatı bir şekilde geçiyor. Ancak işlerimizin dışında, sevdiklerimize, özlemini duyduğumuz şeylere ne kadar zaman ayırıyoruz?  

Mesele şu ki ömürlerimizi ne kadar kaliteli tüketiyoruz. İşin aslı hepimiz bazen günün telaşından, yorgunluğundan, bazen de sadece tembellikten hayatımızdaki çok şeyi erteleyerek yaşıyoruz. Bu gün olmazsa yarın, yarın da olmazsa öbür gün... Günler çuvala girmedi ya, nedir acelemiz. Oysa hayat hepimize verilmiş, her anının, tadının çıkarılması gereken, geriye sarılmayan, gidenin geri gelmediği, kıymetinin bilinmesi gereken çok ciddi bir armağan.

Yaşı ilerlemiş insanların gençlere en büyük tavsiyesidir "içinizden geleni yapın, hayatı ertelemeyin" sözü. Anlaşılan o ki yaşlandığınız zaman her şeyin çok kısa sürede olup bittiğini, ömür denilen şeyin çok da uzun olmadığını anlıyorsunuz ve bir bakıyorsunuz ki keşkeler yaşantınızda çok, sevdiklerinizin bir kısmı yanınızda yok ve gücünüzde geçmişin pişmanlıklarını telafi edemeyecek kadar az ..

Bu yüzden demem o ki; Nazik olmak için her zaman karşınızdakinden bir adım beklemeyin. Sevmek için sevilmeyi beklemeyin. Birilerinin değerini anlamak için, yalnız kalmayı beklemeyin. Çalışmaya başlamak için en güzel işi beklemeyin. Biraz paylaşmak için çok olmasını beklemeyin. Öğütleri hatırlamak için, düşmeyi beklemeyin. Yardım edebilmek için zamanınız olmasını beklemeyin. Özür dilemek için başkalarının acı çekmesini beklemeyin. Ve yine demem o ki; zaman geçmeden sevdiklerinizin kıymetini bilin belki yarın çok geç olabilir...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.