Millet olarak kültürümüzü, tarihimizi, edebiyatımızı, ilim, kültür, sanat, edebiyat, devlet adamlarımızı doğru bir şekilde bilmek, bilmiyorsak öğrenmek zorundayız.
Şüphesiz bu ilim ve kültür abidelerinden, fikir, iman ve aksiyon adamlarından, devlet adamı ve komutanlarından en sonuncusu ve en önemlisi; büyük devlet adamı, ordu komutanı, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’tür. Türkiye Cumhuriyeti’ni kurup bugünkü hür ve demokratik bir ortamda yaşamamızı sağlayan bu büyük insanı anmak, anlamak ve emirlerine uyarak bize bıraktığı emanetleri korumak, ilkelerini yaşamak ve yaşatmak zorundayız.
Mustafa Kemal Atatürk’ü anmak; anlamakla bütünleşirse bir anlam kazanır ve onun herkese her zaman yol gösterecek olan kişiliği, ileri görüşlülüğü, zekâsı, dehası, bizlere bıraktığı prensipleri ve ilkeleri daha iyi anlaşılır. Atatürk’ü anlamak demek; onun ilkelerini, inkılâplarını, özelliklerini, insanlığa ve ülkemize getirdiği yenilikleri, belirlediği kuralları ve kurduğu kurumları anlamak demektir. Kuvvetli olmak, güçlü Türkiye yaratmak için memleketimizde millî birlik ve beraberlik içerisinde yaşamak lâzım geldiğini bir düstur olarak belirleyen ve bizden isteyen; mutlu, huzurlu ve refah içerisinde yaşayan bir Türkiye’yi her zaman ayakta tutabilmek için millî ve şahsiyetli kalarak ülkenin meselelerine kafa yormak gerektiğini açık ve net olarak bildiren Atatürk’ü anmak; her anma faaliyetinden sonra adı geçen değerlere, kurallara ve kurumlara daha bir aşk, azim, gayret ve ümitle yapışılır ve hiçbir zaman da elden bırakmamak kararıyla yükseklere, daha yükseklere ve çok çok yükseklere kaldırılırsa bir anlam ifade etmiş olur. Bu anlam ve ifadeye bağlı olduğuna inandığımız herkese düşen görevlerden biri de “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyen, “Türk kültür ve medeniyeti atinin medeniyet ufkundan bir güneş gibi doğacaktır” gerçeğini olanca gücüyle haykıran, “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyerek kendi kendimize güven duymamızı sağlayan, “Ya İstiklâl, ya ölüm!” gerçeğini hafızalara yerleştiren ve “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!” haykırışıyla istikameti gösteren büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ü yaşamaktır.
Atatürk’ü yaşamak da tıpkı anmak gibi, Atatürk’ün açtığı yolda, gösterdiği hedeflere doğru sağlıklı, sağlam, kararlı, uzun ömürlü ve hızlı adımlarla, bitmez, tükenmez umutlarla ve inançla yürümeliyiz. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün istediği kadar ve istediği biçimde kafalarımızı ve kalplerimizi ilimle, bilgiyle, çağdaş kültürle doldurmalı, onun ilkelerini, inkılâplarını, özelliklerini, getirdiklerini, zaferlerini, insanımıza ve insanlığa hizmetlerini daha gür ve daha büyük bir heyecanla duyurmalıyız. Türk’ün zekâsına, medeni kabiliyetine, üstün özelliklerine, gücüne ve ahlâk anlayışına herkesten daha çok güvenen ve ne yaptıysa bu büyük milletin daha mutlu ve daha huzurlu olması için yapan bu büyük dehaya yakışan anma faaliyetleri; yalancı ve yabancı duygulardan, düşüncelerden arınmamıza, gerçek fikirlerde derinleşmemize, ahlâkta kemale ulaşmamıza, elimizde tuttuğumuz ilim, kültür, sanat, sevgi ve ahlâk meş’alesiyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği iyilik ve güzelliklere ulaşmamıza, bitmez bir umut, sönmez bir azim ve zaman geçtikçe daha da kuvvetlenen bir inançla
yürümemize vesile olacaktır. Ne mutlu Atatürk’ü hakkıyla anlayıp hakkıyla ananlara!