19 Ocak'ta Berlin'de on iki ülkeden devlet başkanlarının, BM, AB, Arap Birliği ve Afrika Birliği temsilcilerinin de katılımıyla Libya'da "kalıcı barış" için bir adım atıldı. Berlin Zirvesi'nin ardından çıkan 55 Maddelik uzlaşmayı Alman Şansölyesi "kapsamlı bir plan üzerinde yapılan anlaşma" olarak niteledi. Zirveden çıkan önemli başlıklar ise şu şekildedir. Libya'nın egemenliği, bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve ulusal birliğine kuvvetle bağlı olunduğunun vurgulandığı maddelerde, "Sadece Libyalıların öncülük ettiği ve Libyalılara ait bir siyasi süreç çatışmayı sona erdirerek kalıcı barış getirebilir." ifadeler kullanıldı.
Zirve sonrası, Libya'daki çatışma, istikrarsızlık, dış müdahaleler, kurumsal bölünmeler, silahların yaygınlaşması ve yağma ekonomisinin; insan kaçakçıları, silahlı gruplar ve terör örgütleri için verimli bir ortam sağlayarak uluslararası barış ve güvenliğe tehdit olmaya devam ettiği belirtildi. Diğer önemli olan vurgu, "Libya'da askeri çözüm mümkün değildir." ve "Silahlı çatışmadan veya Libya'nın iç işlerine karışmaktan kaçınmayı taahhüt etmekte ve tüm uluslararası aktörleri de aynısını yapmaya teşvik etmekteyiz." ifadesine de yer verildi.
Zirvede tabi olarak Libya petrolleri ile ilgili önemli bölümler bulunmaktadır. Libya Merkez Bankasının, Libya Yatırım Otoritesinin, Ulusal Petrol Şirketinin ve Teftiş Bürosunun da yer aldığı ülkenin egemen kurumlarının bütünlüğünün, birliğinin ve yasal yönetiminin korunmasının önemine değinildi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararları gereği Ulusal Petrol Şirketinin Libya'nın tek bağımsız ve meşru petrol şirketi olduğunu zirvede teyit edildi ayrıca petrol gelirlerinin saydam ve adil paylaşımı çağrısı da yer aldı.
Türkiye ve Rusya'nın öncülük ettiği Libya'daki ateşkes anlaşmasına başlayan süreci ve diğer uluslararası inisiyatiflerin de memnuniyetle karşılandığı vurgulandı. Ayrıca çatışmaların sürekli bir şekilde sona erdirilmesi, gerilimin düşürülmesi ve kalıcı bir ateşkesin sağlanması amacıyla tüm ilgili taraflara daha fazla gayret sarf etme yönünde çağrıda bulundu. Libya'nın genelinde ateşkesin başlamasından itibaren tüm askeri faaliyetlere son verilmesi çağırısında bulunulan metinde, mahkum ve naaş değişimi gibi güven artırıcı tedbirlerin hayata geçirilmesi istendi.
Bu taahhütleri yüklenen ve başka ülkelere de aynı doğrultuda hareket etmeleri çağrısında bulunanlar şu şekildedir; Türkiye, BM Güvenlik Konseyi beş daimi üyesi (ABD, Rusya, Çin, Britanya ve Fransa), Almanya, İtalya, Mısır, Cezayir, Birleşik Arap Emirlikleri(BAE) ve Afrika Birliği'ni temsilen Kongo. Bunlarla birlikte BM, AB, Arap Birliği ve Afrika Birliği'nin üst düzey yöneticilerinin de Berlin Zirvesi'ne katılı bu taahhütleri de güçlü kılmaktadır.
Berlin zirvesinin önemi şuradan kaynaklanmaktadır, bu taahhütlerin altına giren ülkelerin hatırı sayılır bir bölümü aynı zamanda Libya'daki iç savaşın tarafı durumundalar. Rusya paralı askerleri, Mısır ve BAE doğrudan kendi askerleri ile sahadalar ve Halife Hafter'i destekliyorlar. Fransa'da bu cepheye verdiği destek şüphesizdir. Türkiye ise BM'nin tanıdı Serrac'ın başında olduğu Ulusal Uzlaşı Hükümeti'ni destekliyor ve bu çerçevede Serrac Hükümetine çıkardığı tezkere ile beraber hem askeri malzeme yardımında hem de danışman gönderdi. Libya iç savaşına bu bakımdan taraf olan ülkelerin hep bir araya gelip böyle bir bildirinin altına imza atıp kendilerini bağlamaları son derece önemlidir. Ancak tüm mesele, bu bildirideki önemli sonuçları uygulamaya geldiğinde imzacı ülkelerin bunları hayata geçirecek iradeyi gösterip gösteremeyecekleri noktasında bitmektedir.
Buradan çıkarılacak önemli sonuçlardan birisi Berlin zirvesinin bu kadar hem hızlı hem de üst düzel temsilci ile toplanmasının ardından Türkiye'nin yaptığı hamleler yatmaktadır. 27 Kasım'da Serrac hükümeti ile imzalanan iki mutabakat yeni bir süreç oluşturdu. Ardından 8 Ocak'ta Erdoğan ve Putin'in ateşkes çağrısı ve sonra Moskova toplantısı Berlin zirvesini daha etkin hale getirdi. Burada şu önemli bu hamleler ile Ankara'nın Doğu Akdeniz'deki konumunu güçlendirdi.