Yaşadığımız şehirler yaşamımızı en ufak ayrıntısına kadar değiştirerek gidiyor. Gelişiyorlar bizi de geliştiriyorlar. Bunu inkar edemeyiz. Fakat her gün çekilen trafik, asfalt ve binalarla kaplı bir ortam bir de kalabalığın içindeki yalnızlık bunun akabinde gelen stres ve yorgunluk bizi fazlasıyla yoruyor değil mi?
Haftanın bir veya iki günü kendimizi dışarıya atıyor ve nefes almaya çalışıyoruz. Yani arada bir bunlardan uzaklaşıp doğayla baş başa kalmak insanın hem bedensel hem de ruhsal sağlığı için olmazsa olmaz durumlardan. Doğayla iç içe olmak, onu izlemek, onu anlamaya çalışmak gerçekten bize kendimizi tanıma fırsatı veriyor. Ne de olsa doğanın bir parçası değil miyiz? Bize her şeyiyle öncü ve örnek olmuyor mu? Doğanın her parçasından edinebileceğimiz birçok ders var anlayacağınız…
Bir ağaç bize yaşama tutunmanın önemini ve sabrı öğretir. Zorluklarla başa çıkmanın, büyümenin ve güzelleşmenin önemini gözlerimizin önüne serer. Doğadan öğrenmek
dediğimiz vakit olayı sadece ağaçlara, çiçeklere endekslememek lazım elbette. Akan sular da
çok şey öğretir insana. Mesela farklı yerlerden akan suların toplandığı nehirlerden öğrenecek çok şey vardır. Ne kadar şiddetli de aksan bir noktada buluşup sakince hayatına devam etmen gerektiğini öğütler nehirler. Farklı yerlerden akan bir sürü hırçın suyun aynı yerde birbirlerini kucaklamasından öğrenilecek en büyük ders, farklı kişilerin de aynı amaçlarla aynı adımları atarak yürüyebileceğini gösterir bizlere.
Sular, ağaçlar, çiçekler, hayvanlar… Bir yapboz parçası gibi bir araya gelirler doğada.
Ağız ağza vermiş iki kuğudan ne öğrenebilirsiniz hiç düşündünüz mü? İki kumruyu izleyerek bazen onlarca insandan öğrenebileceğiniz çok daha fazla şey öğrenebilirsiniz. Kumrular ortalama bir yıl yaşarlar ve bu yılda eşlerinden hiç ayrılmazlar. Eşlerden biri öldüğünde de bir başka kumru ile çiftleşmez, onun anı ile kalan ömürlerini tüketirler. Sonsuz, koşulsuz ve ölesiye sevmeyi iki kumrudan daha fazla kim anlatabilir?
Doğa muhteşem bir döngü içerisindedir. Her canlı doğar, büyür ve ölür. Doğumun mutluluğu da yaşanır, ölümün hüznü de. Ama hayat her zaman devam eder. Bir hayvan hiçbir zaman
yiyeceğinden fazla yemek peşinde vakit öldürmez. Aç değilse, yiyebileceği bir hayvanı yakalamaz. Çiçek ihtiyacından fazla yağmur suyunu çekmez toprağına. Doğada her şey kararındadır. Belki bu yüzdendir mutluluğu doğada bulmamız. Hırslardan, fazlalıklardan uzaktır doğa. Bir gün her şeyin biteceğinin bilincinde; mutluluğu o ana sığdırmaktır yaşam. İlham almayı bilene doğa gerçekten de yaşama dair çok şey anlatıyor. Hayatın sırları doğanın dilinde saklı olsa gerek…