Şöyle bir düşünün:
İçinde yaşadığınız dünyada her türlü iğrençlik, yalanlar ikiyüzlülükler ahlaki çöküşler olmakta ve yaşanmakta olup, her gün farklı sorunlarla karşılaşmaktayız.
Bugün çocuklarımızın oyuncaklarında bile onların masum bedenlerini zihinlerini ve bilinçlerini etkileyecek olan çok farklı kimyasal maddeler kullanılmakta.
Çocuklarımıza ve bebeklerimize uzanan bu duyarsızlaştırma hareketi karşısında sakin bir kafayla kendimize dönelim!..
"Sakin bir kafa" dedim de aklıma geldi; sahi bizim kafalarımız en son ne zaman sakin oldu? Bu önemli bir soru!
En son ne zaman kendimizi rahat huzurlu güvenli mutlu istekli coşku ve enerji dolu kendimizle barışık gördük?
Kendimizin farkında olmadığımız için kendimizi önemsemediğimiz ve kendi değerimizi bilmediğimiz için oluyor tüm bunlar...
O halde biz önce kendimize duyarlı olmalıyız
Kendimize Karşı Nasıl Duyarlı Olalım?
İlk duyarsızlığımız bu duyarsızlıkla başlıyor işte Buna da "A" diyelim:
Tükettiğimiz gıdaların nasıl nerede kim tarafından hangi şartlar altında üretildiğini hangi katkı maddelerini içerdiğini biliyormusunuz?
Bunları bilme ya da duyarlılık gösterip araştırma lüksümüz de olmuyor çoğu zaman.
İşin aslı çok da önemsemiyoruz.
Duyarsız bir şekilde tüketiyoruz.
Hazır ürünler arasında katkı maddesiz gıda yok denilecek kadar az.
Tüm bunların sağlığımızı ne derece etkilediği her geçen gün daha açık olarak ortaya çıkıyor.
Ayakta tüketiyoruz.
Öyle bir hayat yaşıyoruz ki hep yetişecek bir yerler yapılacak işlerimiz oluyor.
Zira koşturmacalarla geçen bu yoğun hayat temposunda bir şeyi unutuyoruz:
Kendimizi… Farkında bile olmadan kendimize duyarsızlaşıyoruz.
Duyarsızlaşma tehlikesi karşısında çözüm; Yetinmeyin Araştırın… Yorumlayın… Düşünün…
Zaman ayırın kendinize.
Bu hayat sizin hayatınız!
Kendi hayatınız üzerinde oynanan oyunların kurulan tuzakların esiri olmamak için, duyarlı olalım daha dikkatli ve daha bilinçli olmalısınız...