Fertlerin ve toplumların, maddî ve manevî alanlarda gelişmesi ve ilerlemesi, fertlerin ve toplumların maddî imkân ve becerilerine güzel ahlâkın hâkim olmasına bağlıdır.
Ahlâka doğru istikamet verilmedikçe, fertler ve toplumlar, ahlâkî kaideleri benimsemedikçe ve günlük yaşantılarında hayata geçirmedikçe sosyal barışın ve ilerlemenin sağlanması da mümkün değildir.
Diğer taraftan insanlarda iyi ve kötünün, doğru ile yanlışın bilgi ve inancı teşekkül etmişse, insanların tutum ve davranışları da ahlâkî olur ve toplum içinde yaşayan fertler, birbirlerine güven duyarlar.
Böyle bir toplumda, herkes için arzu edilen huzur ve saadet tesis edilebilir. Ancak, ahlâkî değerlere ve ideallere önem verilmeyen bir toplumda, gayrî ahlâkî arzu ve ihtirasların gün ışığına çıkacağından dolayı, bireysel menfaatçilik, egoizm, sahtekarlık ve yolsuzluk gibi olumsuzluklar zamanla görülmeye başlar.
Bunlar da insanlar arası sevgiyi,dayanışma ruhunu ve neticede ya millî birliği zedeler, ya da daha kötüsü bunu ortadan kaldırır.
Dolayısıyla toplumsal olarak iyiye ve güzele doğru yükselme veya kötüye doğru alçalma şeklinde müspet veya menfî gelişme, bir anlamda güzel ahlâk kaidelerine bağlı olup olmadığımızla ilgilidir.
Son dönemlerde maddî ve manevî hayatımızda yaşadığımız bunalımların en önemli sebeplerinden birisi de şüphesiz ahlâkî kaideleri, gerek ferdî, gerekse toplumsal hayatımızdan belli bir ölçüde uzaklaştırmamızdır.
Halbuki bir toplumun yönelebileceği bir ahlâk ideali bulunmazsa, o toplum ne manevî, ne de mâddî alanda ciddî bir gelişme sağlayabilir.
Toplum hayatında ahlâkî değerlerin önemi, hemen herkesçe bilinmesine ve kabullenilmesine karşılık, siyasette, ticarette, bürokraside, trafikte, işyerinde, eğitimde kısaca sosyal hayatımızın hemen hemen her alanında açıkça görülen ahlâkî davranış bozukluklarına karşı mücadeledeki gayretimiz yeterli değildir. Ahlâkî erozyona karşı mücadele etmek, herkesin görevi olmalıdır.
Yazarlara ve bilim adamlarına ise daha da büyük görevler düşmektedir.
Bu alanda daha çok etkileyici ve eğitici eserlerin verilmesi gerekmektedir. Bunun için ilk önce, ahlâk terimlerinin mâhiyetini, anlamını, kavramsal içeriğini ve zenginliğini bilmemiz elzemdir
Ülkemizde, gerek iktisadî, gerek teknik, gerekse özel alanlarda çok çeşitli sözlükler yayınlanmasına karşılık, hayatî önem arz eden ahlâkî meselelerle ilgili sözlükler hemen hemen yok gibidir.
Ahlâkî kurallar, fertlerin birbirlerine güvenmesini ve kaynaşmasını sağlayan en önemli birleştirici unsurdur.
Başka bir deyişle, toplumsal huzurun ve sosyal barışın, ortak paydaşıdır.
Ahlâkî kuralları olmayan toplumlar, harcı olmayan yaya taşları gibidir. Ahlâka sahip olmak ve ahlâkî değerlere bağlı kalmak ise ferdî ve toplumsal gelişmenin temel unsurudur.