Sevgili Bakanım,
Ben, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Sultan Neval Şimşek… Bu mektubu size hem LGS’ye hazırlanan çocuğu üzerinde gözlemler yapan bir veli hem de bu zorlu süreçte elini taşın altına koymaya çalışan bir öğretmen olarak ve de engin hoşgörünüze sığınarak yazıyorum.
Bir veli ve öğretmen olarak üstüme düşeni de düşmeyeni de yapmaya (mesela branşımdaki dersleri özel youtube kanalımdan ders kaydı olarak tüm Türkiye’ye açtım), durumdan vazife çıkarmaya, bireysel çözümler üretmeye çalışıyorum. Tüm öğretmen arkadaşlarım da aynı özveriyi gösteriyor. Birlikte başarmanın anlamını biliyor ve sizlere yardımcı olmak istiyoruz.
Gözlemlerimiz sonucu oluşan bazı fikirlerimizin uygulamaya geçişi ise bizleri aşıyor. Bu noktada da sizin bize yardım etmeniz gerekiyor.
Uzaktan eğitimle ilgili birçok sorunu, en azından sorun olmaktan birlikte çıkardıysak, şu an büyük belirsizliklerden biri olan ‘karne notlarının verileceği sınavların nasıl yapılacağı’ sorununu da çözebiliriz. Hatta öyle bir çözeriz ki pandemi şartlarında verdiğimiz eğitimin sahadan topladığımız kanıtlı verileri ile pandemi sonrası eğitimi bile şekillendirebiliriz.
Şu an öğrencilerin en büyük kaygısı sınavların nasıl yapılacağı… (Gerçi her zaman öğrencinin en büyük kaygısı bu olmuştur ya neyse)
Şimdi bunun da ötesinde biz öğretmenlerin de ölçme ve değerlendirme konusunda kaygılarımız var. Şöyle ki;
NASIL NOT VERELİM ?
1.Tuşlu telefon kullanan velimizin çocuğuna hangi notu verelim?
2. İmkanı olduğu halde ara sıra derse girene ne not verelim?
3. Eksiksiz girip derse tam katılım gösterene ne verelim?
4. Eksiksiz girip başarı gösteremeyene ne verelim?
5. EBA çalışmalarını hiç yapmayıp derse girene ne verelim?
6. EBA çalışmalarını tam yapıp derse hiç girmeyene ne verelim?
7. Derste adı olup kendisi olmayana ne verelim?
8. İlk derse girip diğerinde olmayana ne verelim?
9. Derse girip bizim dersimize girmeyene ne verelim?
10. "Diğer derse giremeyeceğim özür dilerim, kotam bitiyor maalesef" diyene ne verelim?
11. "Komşudan internet alıyoruz imkanları zorladık" diyene ne verelim?
12. "Bilgisayar bozuldu tamiri olmuyor. Yenisi de çok pahalı. Babam işten çıkartıldı" diyene ne verelim?
13. "Ailem covid pozitif o yüzden ben 2 hafta kadar babaannemlerde kalıyorum, burada internet yok" diyene ne verelim?
14. "3 kardeş sırayla bağlanıyoruz, bazen derslere gelemiyorum" diyene ne verelim?
15. "Mikrofonum bozuk chat'ten yazıyorum" diyene ne verelim?
16. "Bağlantım yavaş, ekran gelmedi henüz, bu soruyu başkası yapabilir mi?" diyene ne verelim?
17.Tam, soru sorunca, dersten düşene ne verelim?
18."Ver şu telefonu babanı aramam lazım" diyen velinin çocuğu dersten düşünce ne verelim?
19. Doğru söyleyene ne verelim, yalan söyleyene ne verelim?
20. Ne söylediğinden emin olmadığımıza ne verelim?
21. Bırakalım interneti, PC’si, tableti olmayanını, evinde TV’si dahi olmayan çocuğa ne verelim?
Bu sorular meslektaşlarımız arasında sürekli konuşuluyor.
Biz bir çözüm önerisi sunuyoruz ve diyoruz ki;
Milli Eğitim, ikinci döneme ötelediği Lise sınavlarını merkezi ortak bir sınav sistemi ile yapsa? Milli Eğitim Bakanlığının alt yapısı tüm Türkiye’de her bir sınıf için bir gün ayırmak kaydıyla ortak bir sınav yapmaya yeterlidir.
Böyle bir sınav ile EBA’dan dersi takip sorumluluğu olan öğrencinin dersi dinleyip dinlemediğini, anlayıp anlamadığını ölçebiliriz. Sadece ölçmekle kalmaz -düşük alan öğrencilerin notları objektif olacağı için- elimizdeki verilerle tek tek öğrencilerin düşük alma sebeplerini (teknolojik imkansızlıkları mı vardı, evdeki şartları mı yeterli değildi, maddi imkanlar mı yoktu, psikolojik sorunlar mı söz konusuydu gibi) raporlayıp nokta atışı yardımlar yapabiliriz.
Böyle bir çözüm öğretmen için de kurtarıcı olacaktır. Çünkü biz öğretmenlerin şu an en çok konuştuğu konu, bugüne kadar eğitimini aldığımız, ince eleyip sık dokumalar yaptığımız ölçme-değerlendirme kriterlerinin geçerliliğini şu an için kaybetmiş olması…
Online eğitim verip yüz yüze eğitimin ölçme değerlendirme kriterlerini nasıl kullanacağımız ve bu noktada bizi sıkıntıya sokan “adil olamama, hakkaniyetli davranamama korkusu”…
Yeni şartlara uygun olan yeni bir ölçme-değerlendirme kriteri belirlenebilirse o zaman tamam. Ama mevcut hali ile yüz yüze eğitim standartlarına göre hazırlanmış puanlama sistemi online eğitimdeki kazanımları ölçemez. Ayrıca bireysel ve kurumsal uygulama farkları doğması kaçınılmaz olacaktır.
Bizler ülkemizin tüm çocuklarını kendi sınıfımızın öğrencisi kabul eden bir anlayışın öğretmenleri olarak olası bir fırsat eşitsizliğini de engelleyebiliriz.
Yapılacak merkezi bir sınav ile uzaktan eğitimini çeşitli platformlardan alan öğrencinin bilgisi ve öğretim nispeten hakkaniyetli ölçülebileceği gibi, öğrencinin kayıtlı bulunduğu okuldaki öğretmeninin vereceği bir performans notu ile de öğretmenin öğrencisine verdiğini ölçebilme imkanı sağlanabilir.
İkinci dönemde yüz yüze eğitime geçebilsek bile, çocuklarımız bir dönem derslerini online dinlemiş olduğu için değerlendirme sınavlarının merkezi olması, kendimiz açısından veri toplama ve sonraki dönemleri daha objektif ve bilimsel değerlendirme olanağı sağlayacaktır.
Her bölge, il, ilçede ayrı-ayrı, sınıf-sınıf, öğretmen-öğretmen, okul-okul uygulanacak bir sınav şu şartlar altında bize sadece durumu/günü kurtarmayı sağlar. Ama bu savaşın zafere dönmesi için “EBA dersleri baz alınarak hazırlanacak sorulardan oluşan ortak bir merkezi sınav yapalım. Öğretmen ve öğrencilerin içinde bulunduğu belirsizliği ortadan kaldıralım. Öğretmenlerin ölçme değerlendirmede sabit kriterlerin devre dışı kalmasından kaynaklı sorunlarını çözmüş olalım. Öğrenci neyi, nasıl, ne kadar öğrenmesi gerektiğini ve nasıl ölçüleceğini bilsin ve sınav kaygısı en aza insin. Verileri de yaşanmış ve yaşanabilecek sorunları çözmek için kullanılabilecek şekilde işleyelim…”
Düştüğümüz yerden bir avuç toprakla kalkmak, aldığımız toprakları toplayıp bağlar, bahçeler yetiştirmek bizim elimizde Sayın Bakanım…
Saygılarımla…