Yakın geçmişimiz Azeri-Ermeni savaşı, Çeçen direnişi ve Bosna katliamlarına şahittir. Devamında gelişen 28 Şubat döneminin siyasete vesayet etme baskıları muhafazakâr camiada tam bir kenetlenme ve topluca hareket etme refleksi oluşturdu. Bosna’ya Çeçenistan’a Azerbaycan’a gönüllü savaşmaya giden yüzlerde insan oldu. Dayanışma gecelerimde paralar toplanıp gönderildi. Bütün Dünya Türkiye’den yükselen sessiz ve onurlu isyanına şahit oluyordu. Hem içerde hem de dışarda İnsanlar kendilerine yakın buldukları samimi gördükleri her siyasi ya da sosyal her organizasyona hiçbir fedakârlıktan kaçınmadan dâhil oluyordu. Herkes çok samimiydi ve karşısındakinde de o samimiyet hissettiğinde hemen o organizasyonun bir parçası oluyordu. İşte tam böyle bir zamanda bir adam çıktı ve 25 yıldır Türk halkı artan bir güvenle onu desteklemeye devam ediyor.
"İstanbul'un yoksul mahallelerinden birindeydik, kalabalığın içinden 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu, yanıma geldi. Elinde bir şey vardı, elini uzattı, elini tuttum, 'bunları annem gönderdi' dedi. 'Annem, seçildikten sonra sakın bizi unutmasın' dedi. İki tane bileziği elime tutuşturdu. Daha ne olduğunu anlayamadan kendisi de o ince bileğindeki oyuncak bileziğini çıkardı, onu da elime tutuşturdu. Ben daha bir şey söyleyemeden kalabalığın içinde kaybolup gitti.O bilezikler İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamında hep karşımda oldu. Ben asıl o gözleri unutamadım. Aradan 20 yıl geçti, 7-8 yaşlarındaki o çocuğun gözlerindeki parıltıyı, heyecanı unutamadım."
...
1994 yılına ait yaşanmış bir olay bu.
Şimdiki siyasilere soruyoruz. Siz hiç böyle bir şey yaşadınız mı? Böyle insanlar tanıdınız mı? Şayet böyle birileri ile hiç karşılaşmadıysanız bir problem var demektir. Zira bu memlekette bunlardan çok vardır. Gözünü kırpmadan ve tereddüt etmeden malını mülkünü değerleri uğruna sarf edebilecek sayısız insan yaşar bu topraklarda. Onlar her yerdedirler. Her sokakta her köyde… Sayıları çoktur ama öyle çok kolay da bulunamazlar. Onları bulabilmek için öncelikle dillerini bilmeniz gerekir. Hal dili yürek dili ile konuşuyor olmanız lazım. O yüreğe o samimiyete sahip olduğunuz gün hiç ummadığınız bir anda küçük bir kız, yüz metre ötede bekleyen annesinin selamı ile gelir sizi bulur. “Hakk” kın dili ile konuşmak... Aynı yürekle aynı şeyleri hissedebilmektir mesele… Gerisi kendiliğinden hallolur. Annesinin gönderdiği iki altın bileziğe plastik bileziğini de ekleyen o küçük kızın yüreğindeki sıcaklığı, samimiyeti hissedebilmek benzer bir yüreği taşımakla mümkündür… Fıtrata uygun olarak yaşamanın getirdiği asalet ve buradaki insanlık dersini anlayabilmek…
O küçücük kızın omuzlarımıza yüklediği ağırlığı taşıyabilecek güce öyle bir yüreğe sahip, gerektiğinde öfkelenen, gerektiğinde ağlayabilen sahici adamlara ihtiyacımız var.
Kul hakkı, millet malı gibi kavramlar; makamını menfaatlerine merdiven yapan birtakım siyasiler ve FETÖ köpeği tarafından öylesine örselenip, kirletildi ki artık bazı kelimeleri kullanmaya korkar olduk. Bize ait ne kadar değer varsa eskitildi, tüketildi ve acımasızca yıpratılıp, tedavülden kaldırıldı. Şimdi yeni bir kapının önünde bir büyük tercihin arifesinde “devletin işinde devletin mumu, özel işlerde kendi mumu ”nu kullanan Ömer’in hassasiyetinde adaylar istiyoruz. İl ve ilçe başkanları arıyoruz.
Değerlerini kaybetmiş, hiçbir kutsalı kalmamış yıpranmış pörsümüş ilkesiz, eyyamcılarla, vicdanından insafından merhametinden yırtarak imajına yama yapan. Tükenmişliğini reklam ve israfla tamir derdine düşen adamlarla bu iş daha fazla yürüyemez.
Yeni dönemde Reis’in yol arkadaşı olmak isteyenler mutlaka yeniden 2002 kriterlere uygunluk testine tabi tutularak ve sağlam bir değerlendirmeden sonra aday yapılacaktır. Duyumlarımız ve duamız bu yöndedir.