Stres ve baskı; Liderlik koltuğuna yeni oturan bir takımın yaşayabileceği ve çabuk atlatılması gereken bir hastalık.. Artık terapistler mi çağırılır, başka yöntemler mi bulunur bilmem ama, şu an bizim tek rakibimiz bu; STRES ve BASKI….
Pendik maçı öncesi tahmin etmiştik, omuzlardaki yükün bu kadar ağır geleceğini. İlk 45 de, iki pası üst üste yapamadığımız halde takımda bir hareketlilik var, mücadele var, bir şey yapabilme şevki var ama, bal yapmayan arı misali gibiyiz. Sadece bir şey yapabilme çabası ve mücadelesi var. 33. Dakikada ki Guido’nun golüne rağmen ( 0 – 1 ) ne topçular, ne stattaki taraftarlar, ne ekran başındakiler, ne de teknik heyet rahattı. Herkes de gol yiyeceğiz endişesi, stresi tavan yaptı.
İkinci yarı biraz daha derli toplu ve oturmuş bir takım beklerken, Pendik de hırs, mücadele ve kazanma hırsı tavan yaptı. Kafam da daima soru işaretleri ile dolu olan Kubilay’ı 56. Dakikada oyundan alan Ertuğrul hoca, yeni transfer Muhsin’i sahaya sürdü ama orta alana yine hakim olamadık…Hele hele bir 66ncı dakika var ki, üç pozisyonu aynı anda yedik… Sanırım o ara FUTBOL MELEKLERİ ile birlikte, Nurullah – Atabey ve Direk bize sahip çıktı…. Bu akıl almaz pozisyonlardan iki dakika sonra 68 de Bahattin çıktı, Halil girdi… 70 de Erkam sakatlandı yeni stoper Veli girdi.. Üç değişiklik, üç yeni isim…Üçü de iyi ve kaliteli topçu olduklarını gösterdiler.. Halil’in 79 da, orta alandan alarak gol yaptığı ( 0 - 2 ) pozisyondan sonra, puan alma hırsı düşen Pendik karşısında biraz daha canlı ve hareketli olmaya başladık..
Sayın Ertuğrul hocamın topçuların üstündeki stresi atması, arzu istek ve en önemlisi heyecanlarının tavan yapmasını SAĞLAMası gerek…