Yeni Zelanda'nın Christchurch kentinde 50 Müslümanın camide ibadet ederken hunharca şehit edilmesi hiç şüphe yok ki, insanın kanını donduracak ve dehşete düşürecek bir iğrenç vakiadır.
Hele hele birde insanlık dışı katliamı canlı yayınlaması ise din menşeli terörün geldiği noktayı göstermesi açısından hayli ilginçtir.
Katliamı yapmadan önce 87 sayfalık bir manifestoyu da paylaşan terörist kısaca, "İslam dünyası, İslam dini, Türkiye, Türkler ve Cumhurbaşkanımız hakkında nefret içeren cümlelerle hakaret vari sözler sarf etmiş. Yine bu manifestoda, Cumhurbaşkanımız ve Alman Markel'in de içinde bulunduğu bir suikast listesi de var.
Teröristin hazırlayıp yayınladığı manifestoya baktığınız zaman, uzun-uzun üzerinde çalışılmış, büyük bir titizlikle hazırlamış ve en ince detayına kadar hazırlığı yapılmış bu katliamın, bir fanatik terör yanlısı tarafından işlendiğinden çok, bir güçlü gizli servis tarafından hazırlanıp organize edildiği kanaatine varıyorsunuz. Kullandığı silahlar üzerindeki yazı ve semboller bile o kadar ustaca hazırlanıp servise sokulmuş ki, bu katliam resmen uzun zaman dünya, Türk ve özelliklede İslam kamu oyun da gündem olacaktır.
Bu insanlık dışı katliamın hazırlayıcıları, gerek olayın planlanma şekli, gerek yapılışı, gerekse de dünya ya duyuruluş biçimiyle ispatlamaya çalışmışlar ki, bu olayın faillerinin arkasındakilerin kim olduğunu dünya çok zor öğrenecektir.
Bu katliamın verdiği mesaj çok açık ve nettir.
Camiler, Müslümanlar,Türk'ler, Türklerin Cumhurbaşkanı, İstanbul ve Ayasofya kelimenin tam anlamıyla nefret objesidir. Birde bu nefret objelerine ek birisi var ki, çok enteresandır. Almanya lideri Markel'in bu objelerin içinde olması hiçte olağan bir durum hali arz etmiyor.
Son yıllarda Avrupa başta olmak kaydıyla dünyanın birçok ülkesin de son sürat yükselen bir İslamofobi tehlikesi var. Dünyanın Radikal İslam örgütleri olarak kabul ettiği, DEAŞ ve EL KAİDE gibi örgütlerin saldırıları bahane edilerek ve mazeret gösterilerek, kendilerine haklılık payı çıkarma gayretinde olan, ırkçı Hıristiyan radikalizmi, Müslümanlara, camilere ve ibadet eden masumlara saldırılarını planlı bir şekilde münferit olaylar gibi gösterme gayretindedir.
Hal bu ki, bu korkunç olay göstermiştir ki,
Christchurch katliamı bize açık seçik gösteriyor ki, bu olayın Yeni Zelanda da olması demek, İslamofobi nın bütün dünya ya yayılması demektir. Bugün, Yeni Zelanda da yarın Kanada veya Amerika'da, öbürsü gün bir başka ülkede.
Kim ne derse desin, bu katliam, terör örgütlü bir ideolojiye sahip bir birimin işidir. Kimse kendisini kandırmasın ki, bu bir sapığın şahsi olayıdır.
Korkarım ki, İslamofobi'nin geldiği yer, hem Hıristiyan dünyasını hem de İslam dünyasını çok büyük krizlere sürükleyecek konumdadır.
Dünya yüzündeki bütün ülkeler ama özellikle de biz, çok dikkatli ve tedbirli olmak zorundayız.
Nereden gelirse gelsin, hangi dine mensup olursa olsun, ve adını ne koyarsanız koyun, ister din terörü, isterse de münferit terör diyin, terörün her türlüsüne karşıyım ve karşı olmalıyız.
Terör insanlık suçu olduğu kadar iğrenç bir vahşettir de.
Aklımızda bulunmalı ki din, siyasette kullanıldıkça, terörde dini kullanacaktır.
İnsanoğlu, dindar olmaya gayret edip, emek verdiği kadar, insan olmaya da azmettiği ve bunu başardığı gün, zaten bu terör belasından kurtulacaktır.
Not: Katliamda şehit olanlara rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum.