Keşke gerek kalmasa ama başımıza bir felaket gelmeden kenetlenemiyoruz maalesef.

Böyledir, akrabalar ve yakın dostlar dargın da olsalar, zor günlerde ilk onlar gelir.

Düşününce, tersi olmasından da iyidir aslında. İnsan insana zor günde lazım doğrusu. Millet olarak bir kez daha gösterdik ki biz güçlüyüz, biriz, beraberiz. İnce ruhluyuz, merhametliyiz, misafirperveriz. Sadık bir milletiz.

Çok şükür…

Ah bir de, bu yönümüzü her zaman diri tutabilirsek ne güzel olur.

Biz ki basit bir yol verme meselesi yüzünden neredeyse birbirimize gireriz. Fakat trafikte kızdığımız o insanın canı tehlikeye girse, canımız pahasına onu kurtarmak için gayret ederiz.

Enkazda tanımadığı insanları kurtarmak için insanüstü mücadele eden yiğitleri görmedik mi?

En taş kalplimiz bile 5.gün enkazdan çıkan çocuğu görünce sevinmedi mi?

En vicdansızımız bile felaket görüntülerini izledikçe kendinden geçmedi mi?

Biz böyleyiz. Bugün boğazına yapışır, yarın boynuna sarılırız. Trafikte eşkiya, acı günde evliyayız.

Fakat böyle de gitmez. Bu işin ortasını bulmakta fayda var. Hakikat uçlarda olmaz. Hakikat ortadadır.

Neyse gelelim asıl konuya…

Kurban olduğumuz Rabbimiz gündemimizi bir anda değiştirdi. Depremi önümüze koydu. Çok çetin bir imtihandan geçiyoruz. Fakat insanız, kendi gündemlerimizden de vazgeçemiyoruz.

Önümüz seçim. Bu yazıyı siyasetle ilgilenen bir Allah’ın kulu okusa, maksat hasıl olur, amacıma ulaşırım.

Siyaset ehli arkadaşlar, büyüklerim sizi de anlamaya çalışıyorum. Oy kaygısı, seçim çalışmaları, kararsız seçmen, o bu..

Her şeye tamam, hakkınız, çalışmanızı yapınız ancak sizden de bir isteğim var…

Bu milleti kutuplaştırmayın arkadaş.

Biz birbirimiz seviyoruz. Karşımızdakinin kılık kıyafetiyle bizim bir derdimiz yok. Karşımızdaki kişinin etnik kökeni, siyasi görüşü, mezhebi vallahi de bizi ilgilendirmiyor.

Gelin, projelerinizden bahsedin, ekonomiyi daha iyi noktaya nasıl getireceksiniz, bunları anlatın.

Daha gelişmiş, daha yaşanılabilir, daha mutlu bir ülke nasıl oluruz? Vaatlerinizi sıralayın.

Ama rica ediyorum, lütfen seçim meydanlarında sert üslup kullanmayın.

Vatandaş zaten gergin. Pandemi yeni bitmiş. Ekonomik sıkıntılar da var. Bir de deprem acısı. Üstüne siz de tuz biber olmayın.

Sakin konuşun. Huzur vadedin. İçimizi ferahlatın.

Hayal satmayın, boş keseden atmayın. Ama ümit aşılayın. Somut fikirlerle karşımıza çıkın. Anadolu irfanı diye bir şey vardır. Unutmayın. Bu millet dinler, ölçer biçer. Sonra da kararını verir. Ona göre çalışıp hazırlanın.

Gerginlik oluşturmayın. Kavga etmeyin. İkna edin.

Ortamı yumuşatın.

Çok mu zor?

Ha bir de, futbol takımı tutar gibi parti tutan arkadaşlarımız da var.

 Siz taraftar değilsiniz canım kardeşlerim. Seçmensiniz.

Savunduğunuz, desteklediğiniz, inandığınız görüşler, partiler, liderler elbette olacak. Ancak, kimsenin avukatı da değilsiniz.

Doğru gördüğünüz yerde alkışlayın, tebrik edin. Ancak yanlış gördüğünüz yerde de susmayın. Eleştirin.

Oy sizindir. İstediğiniz kişiye verin. Ancak karşınızdaki kişiyi verdiği oya göre yaftalama işine girmeyin.

Herkesin bir ölçüsü, cetveli, not defteri var. Herkesin doğru ve yanlış bulduğu hususlar var.

Bu millet dün de arifti. Bugün de ariftir. En doğru kararı verir. Bu iradeye güvenin.

 Hem şu da var… Vatandaş olarak bizim kendimizi en fazla değerli edeceğimiz zamanlar, seçim zamanlarıdır.

Tadını çıkarın, kıymetini bilin.

Siyasiler sizi de ikna etmek zorunda. Bu gerçeği önemseyin.

Haksızlık gördüğünüz yerde, kimin yaptığına da ya da kime yapıldığına bakmadan karşı çıkın. Bir takım haksızlıklara karşı çıkıp, bir takımına sessiz kalmak erdem değildir, kusura bakmayın.

Memlekete faydalı bir iş mi gördünüz? Alkışlayın. Hoşunuza gitmeyen bir durum mu oldu? Sorgulayın.
Hem böyle yaparsak siyasilere de iyilik etmiş oluruz. Daha dikkatli yönetirler. Sorumluluklarını daha bir fark ederler.

Bir de bakmışsınız, yukarıdan aşağıya doğru her şeye kalite gelmiş. Neden olmasın?

Seçmenin  “yanlışa yanlış, doğruya doğru ” deme iradesi birçok şeyi hizaya getirir.

“Getirmez” demeyin getirir. “Olmaz” demeyin, olur.

Demokrasi ile yönetiliyoruz efendiler!

Seçmenin istediği olmaz mı? Bal gibi olur.

Orhan DOĞANGÜNEŞ