Diyet süreci tamamen algı yönetimidir aslında. Algılarımızı doğru yönetebildiğimiz sürece sonuç alabilir ve aldığımız sonuçtan mutlu olabiliriz. Peki diyette algılar nasıl işliyor bu konu hakkında çok az kişi kafa yoruyor veya üstünde düşünüyor.
                Kilosu sizden daha düşük insanların çoğunluğu oluşturduğu bir ortamda uzun süre vakit geçirip aynaya baktığınızda çok kilolu olduğunuzu düşünmeye başlarsınız. Kilonuzda hiçbir değişiklik olmamış olsa bile çevrenizdeki insanların bir süre kilo aldığınızı söylemesi sizin beden algınızın değişmesine sebep olacaktır. Beden algısı kilo vermek veya almak isteyen herkesi etkiler ve diyetin olmazsa olmazıdır. Hesaplanan kaloriler uyku saatleri veya spor bunlar ne derecede önemliyse beden algısı aynı derecede önemlidir.
                Diyet yaparken sahip olunan en yanlış algıların başında porsiyon algısı gelmektedir. Nedir porsiyon algısı. Örneğin bana gelen danışanlarımın birçoğu çok az yediği halde kilo veremediğini ve hatta azar azar da olsa aldığını söyler. Bu durumda kişiden 3-4 günlük besin tüketim kaydı istediğimde veya her yediği yemeğin fotoğrafını çekmesini isteyip sonrasında bunları incelediğimde aslında kişi alması gereken kalorinin çok üzerinde ve dengesiz bir şekilde almış olduğunu görüyorum. Bunun en büyük sebebi yanlış  porsiyon algısıdır işte. Örneğin 1 kase çorba kulağa ve göze ne kadar masum geliyor değil mi? Oysa 1 kase çorba öyle hazırlanabilir ki artık çorba olmaktan çıkar ve kişinin tahminlerinden iki üç kat daha fazla kaloriye sahip olabilir. Günümüzde artık hem evlerde hem de dışarıda restoranlarda standart porsiyonlar artmaktadır. Bununla birlikte servis tabaklarının da daha gösterişli ve büyük olması içerisindeki yemeğin porsiyon olarak daha az gözükmesine sebep olmaktadır. Kişi az yediğini düşünerek devam ettirdiği beslenmesinde kil veremez hatta alabilir hale gelmeye başlar. Beden algısının değişmesi daha doğrusu yanlış yönde değişmesi kişide zamanla kilo ve beslenmenin artık bir takıntı haline gelmesine sebep olur. Bu takıntı kişinin kilo vermesini engellemekle kalmaz bu bir kısır döngüye dönüşerek başka psikolojik problemlerin ortaya çıkmasına sebep olur. Uzun vadede ibre tam tersine dönmeye başlar ve kişide anoreksik ( yemek bozukluğu) durum söz konusu olur.
                Her şeyden önce sağlığınızı düşünün. Etrafınızda sağlığını kaybeden ve artık geri dönüşü olmayan çok durumlarla karşılaşan insanlar mutlaka vardır. İdeal kilo kişinin sağlıklı yağ oranı aralığında olduğu kilodur. Kendinizi iyi hissetmeniz buna bağlı olsun. Bir başkasının sizi dışarıdan nasıl gördüğüyle ilgilenmeye başladığınızda artık kendiniz için değil o kişiler için yaşamaya veya beslenmeye başlamış olursunuz. Bu da zamanla kaybedilen özgüven demek olacaktır. Kilonuzla birlikte benliğinizi kaybetmeyin.