Yüz kişiye sorulsa yüz farklı popüler cevap alınacak sorulardan biridir bu soru. O yüzden bu sorunun standart bir cevabı olmaz, standart bir çerçeveye de eklemek bir o kadar hatalı olacaktır.
İnsanoğlu yaradılışı gereği haz duygusu taşır. Bu haz duygusunu yaşamaya mecburdur. Hem duygusal hem fiziksel bir ihtiyaçtır ve bundan uzaklaşmaya çalışmak nihayetinde bir kısır döngüyle sonuçlanacaktır. Yemek yemek; mideyi doyurmaktan, vücudun çalışması için ihtiyacı olan enerjiyi sağlamasından çok ötede bir yerde değerlendirilmelidir. Yemek insan için vazgeçilmez bir haz duygusudur. Haz duygusun yokluğu kadar fazlalığı da sağlık açısından tehlikelidir. Yıllar önce insanlar neredeyse sadece ihtiyaç için yemek tüketirdi. İmkanlar da kısıtlı seçeneklerde çok az olduğundan bu durum normaldi ve insan gününün büyük çoğunluğunu bunu düşünerek geçirmiyordu. Günümüzde bu tam tersine dönmüş durumda. Hangi besine ne kadar ihtiyacımız var ne zaman tüketip tüketmememiz gerektiğini bir kenara bırakıp tamamen yediklerimizin bizi nasıl hissettirdiğiyle ilgileniyor olduk. Bu denge hangi yöne bozulursa bozulsun sağlık açısından iyi sonuçlar doğurmayacağı kesin. Tam olarak haz duygusu tatmin olmadığı sürece sadece kalorilerde gramlarda boğuldukça bir gün beden doymaya devam etse de ruh bu durumu kabullenmeyecek ve kontrolden çıkan bir yeme dürtüsü oluşacaktır. Günümüzde yeme algısı üzerine oynanan büyük ticari oyunlarla karşı karşıyayız. Kişinin 5 duyusu üzerine hakimiyet kurma amaçlı yapılan bu algı çalışmalarına toplumun büyük çoğunluğu karşı koyamıyor. İşin daha acı tarafı ise bunun farkında bile olamaması aslında. O izlemediğini düşündüğü bir reklamda veya yolda yürürken dönüp bakmasa bile o billboardlardaki reklamlar, filmlerde dizilerde ve kliplerde gizli uygulanan reklamlar biz farkında olmadan bilinçaltımıza yuvasını kurmuş ve bağımsızlığını ilan etmiş oluyor. Bundan sonrası artık çok kolay; bir mekanda menüden yaptığınız seçim veya markette yönlendiğiniz reyon…Artık o ürünün midenize girmekten başka yolu yok. Bütün olumlu duygularla bir şekilde yemek yeme eylemi bağdaştırılıyor. Zihin size öyle çerçeve sunuyor ki içini hangi resimle doldurursanız doldurun sonuç hep aynı oluyor. Resmi yapan siz olduğunuz için kontrolün kendinizde olduğunu düşünüyorsunuz ama yanlıyorsunuz. Asıl irade çerçeveyi yapabilmekte.
Yüzlerce yıl önce bir filozofun dediği gibi; her şey zehirdir, mühim olan dozudur.