Son 50 yılda hem ülkemizde hem dünyada obezite oranı her geçen yıl artmasına karşın özellikle son 10 yılda daha çok ivmelenmiştir. Sağlık alanındaki onca ilerlemeye rağmen obezitenin ilerlemesinin durdurulması bir kenara hızı dahi azaltılamamaktadır. Bunun en büyük sebeplerinden biri de insanların doğru bilgiye ulaşmak için doğru adresi seçmiyor olmasıdır.

Ülkemizde spor siyaset ve sağlık söz konusu olduğunda hepimiz birer uzman olup çıkarız. Mesleğimizin veya o alanlarla ilgili bilgilerimizin ne olduğunun önemi kalmadan otorite olmaktan hiç çekinmeyiz. Özellikle sağlık söz konusuysa durum daha vahim bir hal almaya başlıyor elbette. Bizim toplumumuz doktordan çok komşuya güvenen bir duruma geldi. Aktarların veya eczacıların önerileri doktor ve diyetisyenlerin ifade ettiği bilimselliğin gerisinde kalıyor. Sonuçlar hep olumsuz olsa dahi sağlıksız tecrübeler yine de insanları bu alışkanlıktan vazgeçirmeye yeterli olmuyor. Zayıflama ve sağlıklı beslenme kimi çevrelerin elinde tamamen ticari bir kart olarak masaya yatırıldığı sürece bu grafiğin tersine dönmesi mümkün görünmüyor. Özellikle diyetisyen mesleğinin ülkemizde yasal olarak tam anlamıyla korunmuyor olması ve iştah kabartan bir ticarete dönüşmesi para ve umut sömürüsünü de beraberinde getiriyor. Beslenme ve diyetetik mezunları bir kenara sağlıkla ilgili hiçbir bilgi ve eğitime sahip olmayan insanların sırf ürün satmak adına bu işe soyunması ve buna engel olacak bir yasanın veya yaptırımın da olmaması maalesef önümüzdeki yıllar açısından iç açıcı bir tablo çizmiyor. Yurtdışından veya yurtiçinden 1-2 aylık koçluk eğitimi ile hem gayri resmi hem etik dışı bu mesleğe adım atanlar bu ülkede sağlığa vurulan en büyük darbelerden biri olmaya devam ediyor. Beslenme koçu, sağlık koçu, zayıflama koçu zayıflama uzmanı vb. ifadelerle kendini tanıtan ve sağlıklı bilgiler verdiğini ifade edip diyet listeleri hazırlayan her kim olursa onlardan uzak durmakta fayda var. Ancak ve ancak her tip hastalıkta yaşta veya sosyal durumda beslenme veya diyet için sadece diyetisyene danışılmalı. İlaç desteği konusunda aktar veya eczacı değil sadece doktorun onayı alınmalıdır. Örneğin maliye mezunu bir kişi çok iyi bir ticaret veya borçlar hukuku bilebilir. Üzerinde bir çok eğitim almış seminerlere katılmışta olabilir. Ancak asla avukatlık yapamaz. Buna yasalar engel olur. Şu an bulunduğumuz durum da tam olarak bu yasalar diyetisyenliği meslek anlamda kesin çizgilerle korumadığından bu işin istismarcıları var olmaya devam edecektir. Nasıl ki arabanızı tamir ettirmek için bir marangozu tercih etmiyorsanız sağlığınız için de aynı hassasiyeti göstermelisiniz.