Günümüzde çoğu insan yaşama, ekonomiye ve geleceğe dair endişelerin hızla artması nedeniyle strese giriyor.

Sağlıksız aile yapılarından gelen, duygu ve düşünce dünyasını nasıl yöneteceği konusunda hiç fikri olmayan, sosyoekonomik cenderede nefessiz kalan sayısız insan, çözümü antidepresanlarda arıyor.

Ülkemizde bir yılda ortalama kaç kutu antidepresan tüketildiğini biliyor musunuz? Bu ilaçları alanların tamamı, daha huzurlu, daha özgüvenli ve daha mutlu olmayı amaçlıyor.

Peki, -gerçeklik algımız bozulmadığı sürece, ilaçlarla sağlıklı düşünmeyi, ilişkilerimizi, sosyal sorumluluklarımızı ve topyekûn yaşamımızı bilinçli hale getirmeyi öğrenmemiz mümkün mü?

Maalesef karmaşık sorunların, basit çözüm yolları yok!

Kendisini tanımayan, ilişkilerini yönetemeyen, toplumsal sıkıntıların çözüm yollarının ayrıdında olmayan bir insanın sorunlarını çözebilmesi, tümüyle bir bilinç değişimi  gerektiriyor.

Unutmayın; doğadaki tüm canlılar kendilerini mutlu ve güvende hissetmek ve acı çekmekten kaçınmak ister, aynen bizler gibi…

Yaşam, sürekli akış halindedir.

Bu gerçeği yadsımak, sahip olduğunuzu sandığınız şeylere aşırı bağlanmak ve onları kaybetmekten korkmak, acı çekmenizin temelidir. Kaybetmek kaçınılmazdır!

Yaşamda hiçbir şey kalıcı değildir!

Ama kaybetme korkusuna kapıldığınızda, kaybetmekten korktuğunuz güzellikleri de hissedemez hale gelirsiniz.

Yaşamla akma ve değişime uyum sağlama yeteneğinize güvenmelisiniz…

Unutmayın; bir kapı kapanırsa diğeri açılacaktır!

Üslup ve davranışınızda, barışçıllık ve saygıya yer açın.

Kendinize ve başkalarına nazik, sabırlı ve merhametli olun.

Eflatun’un sözünü çok severim:

‘’Şefkatli ol, karşılaştığın herkes zor bir mücadele veriyor.’’

Yargılamak veya mahkûm etmek yerine, kendinizin ve diğer insanların deneyimlerini dinlemek için kalbinizi açın.

Dünyayı değiştirmeye, kendinizden başlayın!